Vedasız Son GeceMühürsüzdü gecelerin dilekçesi, Elinde susamışlığına isyanıyla araladı hüznün sularını Bir damla daha içti kana kana Kırılmışlığındaki minik yara izini öptü ilkin, Ellerinde solmaya yüz tutmuş karanfillerle Ayağına yapışmış ökçeli anılardı tökezleten, Her adımına bir çelme ve barikatlar yolunda Tiz çığlığı duyuldu, ölümün, Ilık nefesiyle yaklaşmaktaydı firari yalnızlık Ayrılığın soğukluğu sardı çevresini, Ürperdi karanlığın etkisinden kurtulmadan. Bir not bırakmalıydı belki Ya da belirsizlikler, bu gününe dair, Herkes bir şey çıkarmalıydı payına. Parmak uçlarında yürüdü, duşa doğru, Damlalar ıslatırken bedenini, o çığlığını yutkunup sustu. Ellerine baktı, gözlerini yumdu. Kirlenmişliklerinden arındırıp, yorgun bedenini, Geceye bıraktı masumluğunu. Bir tek, vedasını esirgedi geçmişinden. Bir de geleceğe dair umudunu. Halsiz bedeni sallanırken ipin ucunda, Kaybolmuş sandığı ruhu, Çoktan yerini bulmuştu. Yanıtsız kaldı onca soru, Ama en önemlisi; Kim çalmıştı çocukluğunu? |
kalp kapısını çalan misafirlerin ,az diyendelerden,
çok sevenlerden olması dilekleriyle.
Geriye gidip te alabilsek bizi,bizi bizi olmakatan bıktıran
çocukluğumuz,gençliğimizi insanlığımızı yıkanlardan...
DEĞİL Mİ ?