makta
gürültüsünden tanıyorsun her tantananın aczini
omzunda kutsanmış bir primat bir firavun göz sağır yanağında biriktirdiklerin jezabellerin gerekçesiydi masandaki yarım satranç kavganı görüyorum o kaleyi koru filler ağır göç yolunda... bu olmamalıydı o karartılar ellerini gölge ile sınamamalıydı ağaçların ölgün yaprakları heykellerine sunak olmamalıydı parmakların o cigarayı öyle tutmamalıydı öyle yakmamalıydı kirpiklerin bir ihtilalin kanatlarını yüzündeki mabut gülüşten yol göster bana keskin yokuşundan iniyorum giyindiğim pandora tozlarıyla alnına patikalar kurulmuş yine... düşünme böyle... böyle düşünme... alnına patikalar kurulmuş yine... ikiye böldüğün ekmeğin, ömrün, kadife koltuğun ya da sesime sunduğun had masandaki daktiloyu görüyorum... biraz... biraz... biraz satır sonuna sığmayan ellerini bırak sol elinle kavradığın sağ elin... yani kendi elin... anlıyor musun. aramızda kalsın yalnızlık... -aramızda çoğalmayacak bir şey o- |
Hani girmek okuyana bağlı da çıkmak, çıkabilmek sizin müsaadenize
Şiir kaliteniz o hakkı tanımıyor kolayca
Bu arada bir kelime nerelere götürüyor insanı
Jezabel, jezebel adlı Fransızca parçaya götürdü beni
Aznavour ve Edith Piaf kanalıyla dinleyiverdim
Kaldırım serçesi ne de güzel söylüyor, ses o ses
Bizde de minik serçe vardır ya
Dünya milletlerinin sözlüğünde, lugatında serçe önem arz ediyor anlaşılan
Kuvvetli bir kalemsiniz demek bile abes
Şu sayfa da iki üç şiir de bir günün şairi seçilmenizi yadırgamam şahsen, çokta yakışır
Öyle ya
Şiir perisinin hikmetinden sual mi olunur?
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık hanımefendi...