İNSANLAR +3 ŞİİR
İNSANLAR
her insanın içinde tüneller vardır enginlere açılan yollar gibi kayıp gidecekmiş gibi gelir her insanın içinde.. herkesin yüreğinde tutsaklıklar vardır ateşle gülün oyunu gibi sonu hüsran hisler vardır her insanın içinde.. hepimizin kalbinde ümit ev sahipliği yapmış her türlü taktiği denemiş var olabilmek için her insanın içinde.. kendi rolünü üstlenmiş gönül kara talihini düzeltmek için özgürlüğünün yolculuğunda stadyumlar dolusu olmuş her insanın yüreğinde.. ve insanlar kazanmış ve insanlar kaybetmiş efsanelere göre hayatı yeniden düzenlenmiş, o efsanelerde olmak için yüreğine cesaret aşılanmış her insanın yüreğinde.. omuzlar birbirine değmiş kıyılarda almışlar solukları bazen sarhoş, bazen aşık rüzgara kapılmış; her insanın yüreği.. gönüller çılgın olmuş kayalar yosun tutmuş kuşlar küskün olmuş her insanın yüreğinde.. her akşam bir renk almış, mağrur bakışlara boyanmış, gönüller bitab düşmüş her insanın yüreğinde.. TURNA bir turna var gönlümde toprağına değmek kalmış tek içinde, içinde hasretin tohumları; uçar durur göğün üstünde.. güneş durmuş gözlerinde sonsuz bir akşam sezmiş içinde sarhoşu olmuş rüzgarın bir turna var ki gönlümde, uçar durur göğün üstünde.. bir tanrı misali hakimdir suya, denizler ısınır kollarında, koşarsın acele gitmek için, ulvi bir engele de takılır, hayret dolu bakışların kalır; turnanın gözlerinde.. giderek canlanır için, turnanın içi içim içim, sıvışan canlar kimin için yar kalır turnanın gözlerinde.. bir gün önünde, bir gün arkanda, silkinir gece tutsağı kanatlarında uçar durur ayışığı altında gridir kanatları bulutların turnanın gözlerinde.. turnanın gözleridir geceyi anlatır, mavi bir semayı anımsatır, bir his ki doğuştan kalbimde, sürgün edilir en körpe bir zamana, uçar durur turnanın yüreğinde.. SEVİNÇLER binlerce yıl geçmiş uygarlıklar üst üste binmiş en büyük müzeler toprak altında kalmış binlerce yıl geçmiş sevinçler başka baharlara.. bir kilise, bir cami bir de müze, aslı astarı kendinde gizli bir kümbet ki sahibi havari bir gereksinim ve gözler görecek.. modern bir çalışma, içinde var belki de arkeoloji, gerçek bir gereksinim ve yine ama yine; binlerce yıl geçmiş.. tüm objeler iki kat halinde toplanmış, eller üzerinde tepsiler taşınmış ayakların altında halılar tozsuz temiz, bir seksiyon ki canavarların kalıntı kemikleri hala dururken üzerlerinden milyonlarca yıl geçmiş.. siyah perdahlar uzanır toprağa kiremittir özü pişmiş toprağın müzenin ruhunu süsler eser olarak bir dönem belki de kalmadır Urartulardan.. altın sikkeler, gümüş sikkeler, bakır ve kurşun olanları, zamanın imparatorluklarına ait, bronz kılıçlar çok önceleri savrulmuşlar havada toprak için.. binlerce yıl gelmiş ve geçmiş, bazı şeyler toprak altında kalmış, sevinçler başka baharlara.. BUZ ÜZERİNDE kıyılarda yaşar, toprağın dokunduğu yerlerde; suları köpürür denizin, buz üzerinde ne de rahattır hali, yaşamak için çok şey istemez canı.. Antarktika’ da bir kıyı koyundayım, koyun üzerinde binlerce ton buz, buz şekil almış kıyı olmuş, daha güneyde ise yaşar kıyı canlıları.. yüzlerce metre derinde yaşar bazısı karanlıkta ışığın ulaşmadığı yerlere ulaşır bu küçük zavallılar.. kıyılarda yaşar birçoğu, toprağın dökülmediği yerlerdir buralar, koyu pastel bir mavi renkte suyu, kirlenmeden uzakta, buz üzerinde ne de rahattır hali, yaşamak için çok şey istemez canı.. |