Kuzguni...Ki Ben ne vakit Şiire dönecek bir kadın görsem Kalp hizamda raks ediyor şehrin çığırtkan martıları Oysa Kuzguni bir yangın var bu akşam tende dilde yarı tükenmiş şişede... Masamda yazılıp tükenmiş şiirler yarı uyanık hayaller Ahlarla vahlarla gecenin yarım demini içime çekerken parlayan yanıp sönen dönüp duran güzelliklere uzanıp duruyorum tutamayıp çürüyorum yada arsız bir gülüşle öpüyorum yangından bana kalan resimlerini... Kent hep aynı şeyleri fısıldamaktan yorulmaz asla Bende bu kente şiir katacak sesini öpmeden duramam asla. Saçlarının terörize edilmiş kayıpları ve kazançları arasında şarap kokan gecelerde bardak bardak doldur gözlerin dudakların ve boynun üçgeninde dönüp duran cinneti Dün Oturdum söndürdüm buğulanmış şehirde yakuttan avuçlarının arasında alev alev yanıp duran ateşi yanlış anlama meccusi olabilirdim yoksa... Ki ben Sırtını fethede bilmek için ordular kurdum muzaffer komutanlar yola sürdüm defalarca yeni birşey değil yenilgi oysa kim usanır kazanılırsa şiirler kurulacak coğrafyanı feth etme isteğinden. Bir gün kalkıp yazdım diyelim şiiri kalemi kağıdı utandıracak bir arzu ile söz edip sesinin tenimde dağılışından göğsünün inip kalkışından ve dağılmış avuçlarım arasında tutsak güzelliğinden... şiirden mi diyeceğim yoksa dayanamadım sadece öptüm mü bilemem... İçimde yıkık bir ülke tarumar şehirler şiirsiz çocuklar büyürken hemde... S.Ş |