bir duvaktır pencere
her açtığımda yüzünü gördüğüm
...

ben sana küçük fermanlar yazdım
asortik şairlerin ihtilallerinden yoksun

karalamacı düşbazım sadece
tarifsiz bıraktım sana dair imgeleri

elverişsiz aşk şartları nedeniyle
ertelenmiş yolculuklardı düşler
içinde acıya bağımlı çocukluğuyla susan

her yağmur kuruduğu zaman göğün dalında
düşerdi toprağa ağacın çocukları gibi
radyoda eylül şarkıları saati başlar
duvarları botanik renkler kaplardı

ve özlemine bir çay demler
ciğerlerime nikotin hüzünleri basardım
düşünki olduğum yerin yokuşundan
aşağıdaki sana koşardı ayaklarım
koşardım yalın acı
koşardım ahlarla düşe,kalka

kıpırtılı zaman kaymaları yıldızlar
eflatun açmış hüzündü gece kuşları
çoğul senler, senler hiçliğime varlık zamandı

öyküsü yarım adamın cüzdanında uyandım sonra
bir kadının resmine yazılmış tarih
ve beni unutma ile
ki sonrası çingeneler falında olan
bir sürü yalancı umudun ardı aramak seni
yalnızlığımı çıkarıp
hayalinin yanına kıvrılmak usulca

hep yatağımdan fırlayışlarımdı bunlar
ter içinde bardaktan seni içip
nefes, nefese hasretlenmek yani

ve geometrik yansımalarla hüzün dağarcıklarım
anatomisi imkansız ölü sevdalar
bayağı girintili çıkıntılı bir sağanak herşey

ey ruh ülkemin başkenti
ilahi saçlarına taktığın dualar
besmele çektiğin diline kavimdir
ateşle abdest alıp
yüreğimi çarmığa gerdiğim ayinde
yüzünün ellerine bir yusufçuk konacak
kanatlarında milyon yıllık aşk
içinde tarihin bütün yangınları olacak
o alevlerin sularla yıkanmış rengi benim
ve tüm göğü giyerek sana diz çökeceğim

...

düşkünlüğümsün, sefilliğim..
ama ne güzel deliliktir seni sevmek
bilmelisin...