gidiş
Çukuru kazıp kefene sardıkları ölümü topraga verdiler !
Yitik ve korkunç bir hüzündü bakışa kaldı hayat. Bir çiçek açmıştı ötede bahardı mevsim İlerde rezidans köşklerinde zamane zengini soysuzluk keyfindeydi yalanın Sonra bir kadın öteki erkegin eşi Öteki yanlızlıgı ömrüne hatırlatan. Ölüm varsa inanmalıyız dedi ruhum sarıklı bir hoca telkin verdi ölüye Usulca bir ıslaklık gözlerimde belirdi. Loş ve kırılgandı hüzün Kabirde kimsesizdi ölüm. Bilirmisin işçiler yanlız ölür Vergi kaçırtan işletme sahipleri Akşam vakitlerinde karıları karşılarında Karşılarında sömürge çarkları Ölümden ırak görünürlerdi. Sormak isterdim ölüme Niçin hep bize misafirsin arkadaşım ! Kırmızı bir ruj sürmüş Sonradan görme çıtlak yüzüne Yine soysuzlugu yitikleşmemiş Sevimleşmemiş yüzsüzlügü. Kendince hiç insanca gülmemiş sanki Yalan bakan çirkefligi ömründe Hiç ölülerini bırakıp çekip hüznünde aymazlıgı Kalabalıkların arasında yanlızlıgıyla sevişmemiş. Hani o en soytarı okulların akedemisyenleri Kıt akıllı yosmaları aratan Kirli yatakların zevk araçları İşsiz erkeklerin kahve güncesinde Çekip gittiler korkunç sefilliklerinde Kim var kim yok bildigim candan öte Yanlızlıgı bana bırakan O vergi kaçırtan işletme sahipleri ‘adiloş bebenin’ sütüne göz koyan Hani o meydanları kapatan emekçilere Hani karıları karşılarında Yosmalaşan ! |