Cennet Koylarında Kamp
Cennet Koylarında Kamp
Mavi gün devrildi dudaklara Yıldızlar düştü Egenin dingin sularına Meltem sarhoşluğu nar tadında Ekşidi rüzgar kayıp şehrin koylarında Dağıtırken kürekleri asi bir fırtına Hoyrat gecenin uykusuzluğunda Yapışır ayaz çatlağı ellerin Müptezel masumiyetin sandalına Kapılır girdabına efsunlu kehribarın Alabora olmuş gemiden son filika Sığınırken yensiz cepkene Sarılır adanın ıssızlığına Hüzün dalgaları saçlarında Sevgi ekip aldanış yeşertiyordu toprak Ya tavında değildi Ya da can suyu eksik Bilmez insanlar Bilmezler elbet Kuytu bir köşede dökülen gözyaşlarının Bir dili olduğunu Karanlık bir gezegenden kaçışım Uzun ve meşakkatli yolum Kan emici yarasalardan Yılanlardan akreplerden Ve ısırgan böceklerden Hatta bütün dişli memelilerden Yoruldum Yalçın yüzeyinden yuvarlandım Sarp kayalarına tırmandım dünyanın Ellerim çıplak yarık ayaklarım Taş kesiğinden akan Kanımda yıkandı yüzüm Ölmedim Yundum Kasırgalarını dindirdim hiddetin Cılız arzuların dikenli tellerinden Sıyrıldı bedenim Işık görmemiş gelincik yapraklarında Belki bir asır sallandım durdum. Ölmedim Nehirler boyu sızan alnımdaki arklardan Sıcak terimdi denizleri dolduran Susuzluğunu giderdim kara kara yengeçlerin İrin sağan bakışlarda boğdum şehveti Sırat köprüsüne astım en azılı günahları Ölümü öptüğüm kör kuyularda Masum külleri şişeledim. Dev yalnızlığımdı sırtımda yuvam Dimdik ayaktayım Bin yılın eşiğinden atladım bayım Eskidi dün Kollarının sıcaklığı babamın Derleme İrem bağından değilse güllerin Ayırır iğneleri lime lime derimi Alı yakar tenimi Üşürüm Yaslama omzuna En son annemin dizinde okşandı ruhum Aldanırım Savrulur yok olurum. Ölürüm. Songül Bulut |