Yüreğimin Sahifeleri!...
Yazıya başlamadan evvel, kalbimin, yüreğimin, hislerimin ve duygularımın sana olan iştiyakını arz etmek isterdim... Fakat çok derin ve pek şümullü olan bu sevgim ve aşkım bir kaç sahife ile hülâsa edilemeyeceğini kat’î bir surette idrak edebileceğini, ve sonrasında artık yazıda birkaç cümle ile temas etmeyi ve bunun yetersiz olduğunu bildiğimden şimdilik bu kadarını münasip gördüm...
İşte yazmaya başlıyorum! Öncelikle ikinci paragrafta ne yazacağımı henüz bilmiyorum ve daha üçüncü paragrafı düşünmedim bile, son paragraf ise neler yazacağımı gayet iyi biliyorum, son paragraf çok manidar olmalı ki, son cümleler olmayacak bu sözlerimin, yazının son noktası olmayacak mesela, üç nokta olacak devamı olacak bu yazının bu hayatın bu sevginin. Bu yazıya başlıyorum çünkü her başlamayı “yine/yeniden” yaşamak olarak biliyorum. Yazının anahtar kelimeleri “yine/yeniden”, gibi sıfatlarla, yazıya hiç bitmeyen bir birliktelik katacak. Kalbimin ışık görmemiş incileri ancak başlayınca dökülür yazıya, yüreğine dökülen her harf tanesi gibi. Başlamanın başucunda “Kalbine mukabil bir kalp” olarak, kalbinde bir teslimiyet sırrı saklıdır her daim. Demek ki, her başlamanın başlangıcı olacak kendi adıma “yine/yeniden” var olmanın adı olacak, varlığımın adı/mı olacaksın, var olma zannının muhabbetin adı olacaksın, kalbinin latifiyle sevgilerin, aşkların, şevklerin adı olacaksın, sevginin adı olacaksın, yaşama hevesimi diri tutan hayata bağlı olacaksın. Bu yazının ikinci paragrafına da başlıyorum, çünkü kalbimin senle beraber olma birlikteliğin ve kabullenmişliğinin sonsuz yumuşak yağmurunu hissediyorum kalbimde, yüreğimde. Sana yüreğime dökülen sözleri yazarken ki heyecanım, beraberken seyre daldığımız sahil kenarlarında denizyıldızlarının kıyıdaki çırpınışla yüreğim arasındaki aynı ilişkiyi yaşıyor. Onlar denize tekrar kavuşma çırpınışlarını yaşarken hayata tekrar tutunmak için, bense senle kıyıların kenarında yaşamaya dair hayatın en anlamlı günlerini yaşıyordum. Bir bitişin anını yaşarken hayat senle anlam kazandığını fark ediyordum. Bir bitişin başlangıcını yaşıyorduk. İki zıt bir arada yaşanıyordu. Yazının üçüncü paragrafına da başladıysam, yüreğine dolanmış arsız çığlıklarımın senle karşılık bulmuş olacak, çağrılarının arasında ardı sıra yürüme çabalayışlarımın heyecanıyla, yaşama içerisinde tutkusuna kapılmış birliktelik yaşıyor demektir. Aldığımız her nefeste senle geçirdiğimiz hayat ipinde yürüme çabasıyla yürüyorum satır satır. Heceler öyle bir incelikle yerleştirilmiş ki, satırlara anlam katıyor. Yüreğimle anlam kazandırmaya çalışırken yazıda ifade edemeyecek sana olan sevgimi bu satırlar. İşte sürpriz bir paragraf, hayatımızda sürprizler olduğu gibi “iyi ki hayatıma girdin.” Tıpkı sen gibi bu paragrafta da sen varsın her paragraf gibi hep hayatımda olduğun gibi bu paragrafı anlamlandıran da yazıya anlam kazandıran aynı kişi. Yine sen! yine sen! her şeyde sen! olduğu gibi. Hayatın her yerinde sen olduğu gibi her baktığım şeyde sen olduğu gibi hayatın her anın da yine yeniden ilk defa gördüğün bir şeyin heyecanını yaşar gibi. İlk heyecanı yaşarsın tıpkı sen gibi, ilk o heyecan yine yeniden gördüğün şeyler gibi, seni yaşıyorum her şeyde, aynı heyecanı, aynı tutkuyu, aynı arzuyla an/ı yaşıyorum, seni yaşıyorum. İşte bir paragraf daha başladı bitmez ki paragraflar, içinde yeni satırlar, belki yeni yeniden kelimeler… Sevgimi anlatmaya çalıştığım bu satırlarda verdiği sevgimi hak edecek sayfalar arasında doldurmaya çabalıyorum, kelimelerin içine giriyorum, kalbinin boşluklarını doldurmaya çalışıyorum bu paragrafta. Harfler üzerinden iniyorum kalbine. Ey en sevgili! Sıcacık yüreğine değmeyeli uzun zaman olmuş şiirler için yazıyorum ben. İlk tanışmamızdan bu yana heyecanlı bir nefese dolanmış yüreğimin sözler için yazıyorum ben. Bir düşün hele. Kalbime süzüle süzüle gelmiş bir söz olsan sen, sonra başka sayfalara terk edilsem. Seni seslendiremez aciz yürekler, aciz kalır benim yüreğim karşısında, takati kesilir seslerin, arsız kelimeler sükûnete bürünür. Yüreğini heyecanlandıran, iki yabancıyı birbirine bir anda aşina eden bir şiir olsan sen, ama bir yandan gözden düşmüş, dilden dökülemeyen bir cümle gibi. Ne yaparsın?... Neyse sözlerime hâtime veriyorum son paragraftı bundan önceki paragraf. Bak nerelere kadar uzanmış sevgimiz. Gel hele otur şöyle yanıma, karşıma almadım çünkü, karşımdaki kişi değilsin yanımda olmalısın, bir yanımda sen olmalısın, yamacımda olmasın. Gel dinlen aklımın başköşesinde otur biraz, dinliyeyim seni. Hislerinin kuytularından yüreğindeki fısıltıları dinlendire dinlerdire, iki dudak arasında hece hece dökülen kalp çatlağını onaran kelimeleri dinlendir yüreğime. “Aşk” dediğiydi şairin. “Öyle bir aşk ki” dediği. Sendeki aşk bir sığdıra bilsem kalbimin telaşları arasına. “Aşk ki” ah! Ümidini bitirmeyen sevdaların ardına savruluyor “Aşklar” “Ah “Aşk” Ah!” Ah ki, çektiğim “Aşk!” …………………………….. ……………………. …………. ….. .. . . |