Yine Yolculuk...
Yine Terk-i diyar Düştü Payıma,
Hüzünlerime karışan Mâtemim Hükümsüzdü! Hasbe-el kader nereyeyse bu gidiş; Zevale Akıyor bu gidiş! Yollar Ayrılığa Sülûk ediyor! Yolun seyri bozuluyordu... Ayrılık ise Sukûnetin İşgaline Eşgaldir... Mütemadiyen Yürüyorum; Bu Şehr-i Sevda bir Virane! Ben Bildiğin Divâne, ama Yine bir Hicran Yollarda... Tekerrür ettikçe Yollar... Ümidlerimi Teskin ediyor... Bir Busenin peşine düşüp, Bütün esrârı bırakıp... Ruhumun Gidişidir "Vuslat’a..." Hadi Yolcu edin Umman’a... Heyy! Gidişimle, Geçmişini Noktalayamadığım... Zamana bak! Evveli görme! ahîre meftunsun... Varlığım ise yolculuğa munhasır... Alâmeti "Vuslat’a" Meftundur... Ruhumdaki Esrâr, Müptela bir Buseye... Her Ne(rde)yse... Bu yol da "Vuslat’a" çıkar. Mühürlenmişken "Vuslat" Ezelden Ebede... "Vuslat’a" dermek, Ebediyete ermek gibidir... Ama yanlızlık ise ölümden beter!... Heyhat!... Ölüm! Ölüme! Ölümüne Yürüyorum!... Hayır! Hayır! Ölmüyorum... Vadesi bitmemiş sözler, Noktalanmamış Satırlar var daha! Gel Bul Beni Mutlak Yanlızlıktan... |