HİÇLİĞİ DİNLE
(köksal’a)
I kelebek mezarlarından hayat koca bir bağ gibi göründü ona asmaların gölgesinde tilkilerin yılanların çocukların ve üzüm cinlerinin coşkuyla saf iyilik ve saf kötülükle iç içe onun içinde olmadığı oyunlar oynadığı bir bağ mevsimler sakallarını çeke çeke çevresinde dolanırken varmışlar gibi aşka ve inanca uzak duvarlara asılı yıllar yavaş yavaş kalbini emerken mümkünmüş gibi bu mezarlarda kendinden kaçmak şaraba ve dumana söylendi bir gün; kendim kaldım, olsun en azından kendim ama ilk defa sıkıntı... II olmayanlardan bir sabah birkaç siyah güvercin parçalandı aynada kesince sakallarını yılları çekti duvarlardan çantasına koydu -söylenecek çok şey vardı susacak çok - kapıyı açınca birden bütün mevsimler çığlık çığlığa.. korkmadı yol hazırdı dilinin ucuna varmıştı sıkıntı yürüse düşecekti, öyle sandı.. III şehrin bütün oyunlarından geçti bütün heykelleriyle sustu uzun uzun denize vardığında ne tilki ne yılan ne çocuk ne de üzüm cinleri sadece suyun karanlığında çırpınan şarap şişelerinin yalnızlığı ve ne iyilik ne kötülük olamayacak kadar bir gerçek; sonsuzluk, patladı sıkıntı olarak boğazında açıldı ruhunda binlerce kapı içi, açık kapılarla örtüldü artık tarifi çoğuldu ölümünün IV şimdi kendisiyle arasında sonsuz kapılar şimdi yanında sudaki boşluğunu seyreden yalnızlığına şirk koşmuş nice şehirden nice oyundan geçmiş onlarca adam şimdi kendinle aranda koca bir dünya dedi kendine ya yok et ya da boş ver otur, hiçliği dinle lokman kurucu |
Emeğinize, yüreğinize sağlık.
Sevgi, saygı ve selamlarımla, hoşça kalın…