İsm-i lâİsm-i lâ Uzaklardan gelen rüzgâr loş yüzü, mayhoş tadıyla Alıp götürdü kimsenin ulaşamadığı diyarlara, Neler yaşadım ki daha önce yaşamadığım Beni de aldı içine kattı yalanına yalanlara Mevsimsiz kalan dağları gördüm, ağlamaklılar Değeri bilinmeyen yağmurun, damlalarını kıskanmaktalar Sarı otların hüküm sürdüğü, güneşin kavurduğu ovalar Semalarında uçmayan kuşların hasretini yaşamaktalar. Keyfin keder olduğu anlarda, Hep seni andım Çünkü seni hep mevsimsiz dağlarda Susuz topraklarda aradım Hüsran-ı âli hep çıktı karşıma Hiçbir şeye değil de Hep senin yokluğuna yandım. |