viran dağlarkaç ayrılık çıkar ki dedi yüzümdeki çizgilerden karıncaların geçim telaşı vardı köklerinde usulca oturdu ahlatın dibine pasinler sarı çarşaf pasinler gurbete gebe hasret demleniyor gene onüç otuz treninde bitlis sarmasının en efkârlı dumanlarını çekti ciğerlerine yamaç yamaç, dağ dağ nisan karı gibi eridi gözlerinde çocukluğu ninesinin masallarındaki devler en derin uykusunun kanına girdiler ve çok uzak şehirlerde gençliğini savaş kaçkını haramiler bir kelle hesabına kurşuna dizdiler işte tam şu körlenmiş çerçi yolundan dağlara ota giderdi dilan sevdaya prangalar vururdu töre sen yanmış tutuşmuşsun kime ne bu mevsim kimin boynunu daha keskin vurur şer-i mahkemelerinin kılıcı gibi oba beylerinin buyruğu kimin ciğerine daha derin oturur bu nasıl yüce dağlar bu nasıl geçitler kaç sevdayla doldurulur ki binboğaların dibi her bacanın tütüşünde birer birer battı evler ummana köy silindi,kendi silindi,ahlat silindi gece ne güzel dost zifr-i hayaletler olsa da üstünde ova hışırdadı toparlandı siyahtı rengi sevdanın yerle gök arasında bir tanrı bir kendi bir de dilan vardı kasım |