ÜŞÜYEN GÖZYAŞIMDI
ikibinonbeş gücük ayının onsekizi
çatılarda diz boyu kar günyamaç caddesinde karakış ve geceye çanak tutan gönlümün saçaklarına tutunan sarkıklar yağ sürüyor ayazın ekmeğine nal mıh keserek olan bitene tanık iki geçeli dizilen tek tük ışığı yanan evler birde dağılan çöpleri belkilerle karıştıran kediler kapanmak üzere olan lamekân birinin ayak izi titreyen sokak lambaları bir yolcu bekliyormuşum gibi siliyor ufuktaki varı doğanın despotluğu üstünde gerdikçe geriyor bam telimi hüzün taşırdı cebimi üşüyen gözyaşlarım baydı içimi keşke incin top oynasa diyor tahammülümün bıçak sırtı hazır boş bulmuşken meydanı dikleniyorum yalnızlığa kapatıp gözümü açıyorum ağzımı sayıyorum bir iki olur ama bu kadar sakinlikte olmaz ki bakiyesi bitmeyen gecemin bu köründe sıcak evimin Fransız balkonunda evsizler gibi artıyor korkum faili ise bin parçaya bölünen uykum ona çanak tutan çaresizliğim duygularım bir kez daha boş hayallere yem oluyor bir sabahın arefesin de buğulu gözlerle izlerken gamsız tasasız yağan birbirine değmeyen kar tanelerini aklıma sen geliyorsun zor zamanların zor kadını laf aramızda aklımdan çıktığında yok ki çatık kaşın anlamsız dudak hareketin tam teçhizatlısın hazırda pamuğun elinde üç beş metre kefen banamasın demiyor ensemde boza pişiriyor öfken yakalasan bir kaşık suda haklayacaksın alelacele kazdırıp mezarımı bakmadan çoğuna azına yetiştireceksin öğle namazına demem o ki aksiliğin huysuzluğun yine üstünde tabi ki zalimliğinde elinle göğsünü sıvazlayarak beter ol emi içim yağ bağladı oh olsun diyorsun her zaman ki gibi beni bana bırakıp sonra mı? sonrada gözden kayboluyorsun Azimet IŞIK 18.02.2016 Saat.02.30 ÇEKMEKÖY İSTANBUL |
tam teçhizatlısın
hazırda pamuğun elinde üç beş metre kefen
banamasın demiyor
ensemde boza pişiriyor öfken
yakalasan bir kaşık suda haklayacaksın
alelacele kazdırıp mezarımı
bakmadan çoğuna azına
yetiştireceksin öğle namazına. Yüreğine sağlık