Hüzün sokağıHüzün sokağı... Ölü bir ışık sızıyor, tek tük bazı pencerelerin camlarından, Yine Haziran, Temmuz şöyle bir uğrayıp geçmiş; Eylül takılı kalmış, sokağın damlarına evlerin. Sarmaşık olup sarmış hüznünü, kırık taşlı kaldırımlara, Sarılmış kopmamacasına, fakir evlerinin kafesli cumbalarına... Balkonlarında varlıklı konakların, bir ikisi de kalmış olsa, Onlara hiç uğramamış... Anılar yola dökülmüş sarı kırmızı yapraklara karışıp, Safi gazel olmuş her yan.. Kafam her estiğinde uğrarım bu sokağa, Ayaklarımda cilalı ayakkaplarım, Çamurla tanışıp sönsün diye pırıltısı. Ben bu sokağı hiç unutmadım... Sığınıp hatıraların koynuna, O günleri yaşadım tek tek. Bir çınar altında oturup ta, Neden sevdim diye başımı taşlara vurup, Ağlayıp sızlandığım; demlenip hatıralarla, Omuzunda ağladığım. Çocukluk arkadaşım. Ne bilirdim ki en büyük aşkım sen olacaksın Yine bu gün resmi geçit gibi geçip gittiler, O sevgililer. Gözlerimin önünden... Perdeleri kapalı pencerelerin; kilitliydi evlerin kapıları, Sizin kapıda kocaman asma bir kilit vardı... Sokak terkedilmiş, yollar ıpıssız... Yağmur da yağıyordu üstelik, ağlıyordu dam saçakları... El ele tutuşmuş tek tük belli ki sevgililer, Sanki senle bendik maziden gelen... Tıpkı o günlerin okul kaçağı Bu sokağın hüznü hiç bitmedi bitmeyecek de... Ne güneş yüzünü gösterdi, ne ay göründü senelerce... Bütün gün sokakta turlayıp durdum, Sen yanımda olsaydın nasıl olurdum? Saçlarım sıfır numara, başımda kasket, kapadım yüzümü, Tanır diye çekindim hatıralardan... Ne zaman bu sokağa girsem bağırır bir liseli kız; -Asker kaçağı... Sevmişim sevmişim ama mevsimsiz, İsimsizdi o zamanlar sevdalar Eylül bakışlıydı bütün kızlar, Hüzün kokardı, bu sokaktaki bütün aşklar... 21/Kasım/2009/Bodrum Yüksel Nimet Apel |