Vorobi…Karlar uçuşuyor penceremin önünde; Delirmiş gibi geliyorlar cama, yapışıyorlar pervaza! Bir de deli rüzgâr esiyor arada. İki bin dörtte, Samara’da… Sol kolum dirseğime kadar alçıda; Sırtımda çelik korseler… Dinmeyen ağrılar, inlemeler… Hatırlıyor musun, Alyoşa? Düşmüştüm de hani, kırılmadık yerim kalmamıştı… Evin içinde bir ben, bir de hayâllerim… Bakarken pencereme, Üç serçecik konmuştu pervaza… Tam karşıda da bir elektrik direği… Fanar hani… Bir ona koşuyorlar, bir benim pervazıma… Açlar, belli ki… Ekmekten başka bir şey yok vereceğim. Ufalıyorum ekmeği sağ elimle… Sol, ne rabotaet hani, biliyorsun ya, Alyoşa! Meret pencere iki kanatlı, açmak zor oluyor! Kol sakat, bel sakat! Poçti niçego ne rabotaet! Nu nado! Serçeler aç… Açıyorum kanatları zor bela… Döküyorum ufaladığım ekmek kırıntılarını karların üstüne… Sokakta karların içinde yuvarlanarak oynayan bir çocuk bağırıyor: -Sneg padaet… Sneg padaet… Hem de ne yağıyor! Deliler gibi… Koşuyor serçecikler karın üstüne serpiştirdiğim ekmek kırıntılarına… Onlar, daha iki üç parça yiyemeden kar kapatıyor üstünü yeniden… Hadi yeni baştan… Bir daha serpiştiriyorum ekmek kırıntılarını… Bir daha… Beş daha… On daha… Yaşasın tek kollu cengâver; başarıyorum… Doyuruyorum serçecikleri… Kim bilir yuvaları hangi çatıda… Uçup gidiyorlar meçhule… Bugün kar yağdı pencereme… Kapladı bütün pervazları… Ve hayâl dünyam aldı götürdü beni Samara’ya… Ulitsa Nova-Sadovaya… Dom 30… Vot Alyoşa! Bir varız, bir yokuz! Posilay mne maşın, Alyoşa! Mojet i eshe jidet menya Tanyuşa! A eshe zvuçit Romans tam? V restoranie na vertolyötnoy ploşadke? Vsyo… Ya molçu… Cahit Kılıç İstanbul, 18 Şubat 2015 |