zamanın bulutlarında koşan atların yelelerinden düşünce gümüş ay suların mahseninde uyandı mercan hikayesi kırmızı bir aşkın flu doğumu ışıklar kimselerin isteyerek ezmediği karıncaların kumdan kalesini kutsadı
sonra içimde boğduğum haliyle atmosfer üstü soluksuz kaldım sana tıp oynayan güvercin notları irkildiğim başak sarılarıyla okundu çırak kaldığım arzuhal şiirlerin altına usta şairlerin kavramlarıyla geldim geldim ve yer açın dedim demli aşka
ağacın dal penceresinde duran güneş içine çektiği sağanak yağmurla hüzün katığı yalnızlıkta üşüdü iklim, üzerine giymiş uzakla yolun asfaltına serince düşleri tabiatın ergen susları gök taşlarıyla eflatun içi yeşilde sevişti ve nefesimi kaybettiğim sevdalık göçüğü bütün duvarların gölgelerine yazdı adını
arzın gözlerinde uyanmış toprak çocuklar ellerinde tomurcuk kızlarla sevdiler hayatı bağrı turnaların göç izleriyle dolu gök yerin memeleriyle doyurdu mavibebekleri
kelebeğin ömrüne sığacak kadar umutluydu aşk rüzgarın gelip geçici yabancılığına hiç aldırmadı takvimlerden sökülmüş her yaprağın bir anlamı altındaki rakamın getirdiği bir beklentisi vardı
sıcak saklanmış kimsesizler bulvarında saçları beyhude kokulu gözlerinde şilepler yolculayan ateş renkli elbisesiyle gördüm onu bir yanı dağ sisleri bir yanı haritalarda kayıp kentlerin eceli avutulmuş günün karanlık sığınağında mülteci ağlamasıyla duruyordu
İstanbul ağır zatürre geçirmiş zemheriye temmuzda yağacak ironik karları sordu kışın tebessümsüz pus dudaklarından çıkan soğuk hasretlerin eylüle kadar sararacağı oldu hiçliğe imgeler bilenmiş iklimin kadınlığı adsız mevsimle ayak bileklerine uzandığım sevgiliyi gözü pek bir sevdayla yüreğimin şose boyuna bıraktı ardımda el sallayan İstanbul kalabalığı delirme hüznün gelincik açmış bakmasıyla yeniledi aşkı
sonra buğulu camın ardından görünen mat hasretlikti herşey sarkaçlara dolanmış sabah ezanında duyduğum göğsüme feryat süpürmüş yaralarıma dokunan sesindi
alıngan çiçekler saksılarda boyun büktüğü vakitte kapının eşiğinden geçen gün batımı loş yalın ayaklar gözlerinde dalgalan denize martı şarkısıyla çökerdi
dervişler hu çekerken aşkların ilahi kutsalına ne sen İsa’yı emziren Meryem’sindir nede ben Kerbela’da şehit düşen İmam Hüseyin
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
AŞKA YAĞMUR HAYATA HASRET GİYDİRMEK şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AŞKA YAĞMUR HAYATA HASRET GİYDİRMEK şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
alıngan çiçekler saksılarda boyun büktüğü vakitte kapının eşiğinden geçen gün batımı loş yalın ayaklar gözlerinde dalgalan denize martı şarkısıyla çökerdi
dervişler hu çekerken aşkların ilahi kutsalına ne sen İsa’yı emziren Meryem’sindir nede ben Kerbela’da şehit düşen İmam Hüseyin
uzun zamandır vakitsizlğimden uzak ladım şiirlerinize sevgili şair ..yine her dem sıcak ve güzel şiirleriniz..hasret ve hüzün sürgün diyarların ılık esintsi..
kapının eşiğinden geçen gün batımı loş yalın ayaklar
gözlerinde dalgalan denize martı şarkısıyla çökerdi
dervişler hu çekerken aşkların ilahi kutsalına
ne sen İsa’yı emziren Meryem’sindir
nede ben Kerbela’da şehit düşen İmam Hüseyin
dağınık görüntülü bir resmin
tuvalsiz coğrafyasında
kırılmış şiirlerin meczup sevdalısıdır yüreğimiz..
......................... hiçliğin deryasında yaşanan aşklar sevgilerdi şiire düşen şiirin tuvalsiz tablosunu okuduk çizgilerinizden ve dedik ki...
ironik karlar içinde ayak bileklerine uzandığınız sevgiliyi o tuvalsiz coğrafyalara gökyüzüne imgelemek şiirdi işte yine.