isyanın aşkla buluşan son hali,
Sayrılı bir gevşeme,
canlılığını koruyan ne varsa, sayıklıyor, doğada her şey aşk, isyan ve özgürlük diye. Bakıyor, dinliyor, ama ne görüyor, ne duyuyor, san ki işine gelmezmiş gibi ne de anlıyor. Yürekler, duyarlı ve hassas, ama, yine de bir o kadar aldırışsız, bu kaygısızlık, bilirim, ölüm halindeki canlının kayıtsızlığına çok yakın. Aşk’ın Gezi hali; puslu bir rüyanın içinde, ama doğanın dokusundaki bütün çatlaklıkları, alışkanlığı, akışkanlıkla kapayan bir sağlıklı direniş hali... Meselenin aslını anlamakta, hiçbir acelesi yok gibi hiçbir şeyin, fakat, öte yandan uçurumun kıyısında asılı kalanın, her şeyi, barikatlarda, romantik çadır kurma telaşında, bir çırpıda kavranmasını gerektiren aceleciliğinde... Acı, hem gerçek, hem de hayal alemine özgü uçucu bir hissizlik renginde. Gezi’de ki, Haziran’da aşk’tı bildik bir ortamda, isyan ve heyecan içinde, gözlerini yumup bir başka zamana, mekana uyanmış olanların, yabancılıktan gelen muştulanmış tedirginliği... Ama, aynı zamanda her şeye sahip olduğunu sanan, soy bozgununa uğramış, o huzur bozucu, rahatsız eden kahpeliğin gaz çıkartma seansları... Biri ; isyanın aşkla buluşan son hali, diğeri, aşktan, aydınlıktan, özgürlükten korkan karanlığın iğrenç yüzünün son hali... Atilla Yüceak Ocak 2015 Araştırmacı Yazar -Şair |