S'ye Mektuplar 3
S’YE MEKTUPLAR
---3--- Tan vaktidir. Ve aşk, kararamayacak kadar aydınlık bir güneştedir. Bu sanki şey gibi… Matbaadan çıkan yeni hamuru koklamak, göğsüne bastırmak, biraz soğuyunca tekrar koklamak, her kerede farklı bir haz almak. O zevki düpedüz yaşamak. Sebebini bilmeden o hazza müptela olmak… Sesini kokluyorum dinlerken, kokluyorum kokluyorum ve bir daha kokluyorum. Sen hissetmiyorsun. Konuşurken öfkeni kokluyorum, konuşuyorsun ve öfkeyle cilalanmış tutku kokuyor. Buram buram kokuyor üstelik! Sen kokuyor, seni bugüne getiren her neyse o kokuyor. Ve ben senin sesini duymuyorum. Sesinde seni duyuyorum. En başta buna sevdalanıyorum. Her gün gördüğüm bir rüya var sonra. Sana dair, sensiz eksik kalacak ve seninle çoğalacak bir idea bu. Bir aradayız. Mümkünsüz biliyorum ama hayal bu ya, “tam”ız. Evin içinde dolaşıyorum, kalkıyorum, oturuyorum. Giyiniyorum, soyunuyorum. Sen yatağın üzerine uzanmış, elini büküp kafanın altına bırakmış ve gözlerini hiç ayırmadan beni seyrediyorsun. Aslında birinin gözlerini bana dikmesinden çok rahatsız olan ben, bundan hiç rahatsız olmuyorum. Aksine bundan büyük, çok büyük bir zevk alıyorum. Birlikte kek yapıyoruz. Safça, belki aptalca, hatta belki çocukça bir hayal daha kuruyorum işte. Tam da sevdiğin gibi, yarısı kahveli yarısı sade olan o hamuru; burnuna, yanaklarına, dudaklarına ve deli gibi sevdalandığım bakışlarına sürüyorum. Gülümsüyorsun Gülümsüyorum… Sonra seni öpmeyi düşlüyorum bolca. Dudaklarının yumuşak olduğunu tahmin ediyorum. Böyle, sevdalanmak için fazla güzel olduğunu içten içe biliyorum. O öpüşme hiç bitmiyor kafamda. Gözlerimi kapatıyorum, başka hiçbir şey düşünmeden aralıksız ve soluksuz öpüyorum seni. Bir rüyada bu kadar amansız âşka tutulabilir mi bir kadın, hiç bilmiyorum. Aşk bir kadına ancak rüyada mutlu olma fırsatı tanıyor belki diyorum ve seni aynı rüyada birkaç kere daha seviyorum. Sonra uyanıyorum. İşte tam orada senin kızacağın şey oluyor. Yüreğime bir karanlık çöküveriyor ve ben kaybetme korkusuyla birleşiveriyorum. Telaşlanıyorum. Mengeneye tutulmuş gibi oluyorum, sıkıştırıyor beni zaman. An, mekan… Her şey sıkıştırıyor beni! Bilmek istediğim çok şey var. Ama bilmemek daha kolay geliyor galiba. Şu saniye, tam da bunları düşünürken, zamana gölge düşüren şeye düşman kesiliyorum. Ordular savaşıyor, ordular eksilmiyor. Eksilmeyenler savaşmayı sürdürüyor ve ben seni hiç tanımadan çok seviyorum. Ve ben seni hiç sevmeden çok iyi tanıyorum. Bilmenin bir vebali yok. Aşk bilmemenin vebali oluverecek. Öyle korkuyorum ki o üç harfli tek kelimenin her bir noktasından. Ve aslında o üç harfli sarmaşığa öyle dolanıp tutunuyorum ki… Sana düşürdüğüm gölgeye soyadım gibi doğmak beni pek rahatlatırdı. Günaydın sevgilim, tepede doğan gün sana huzur getirsin. ASENA GÜLSÜM GÜNEŞ |
tebrıkler