DİRİ DÜŞLER MEZARLIĞI:
/ Önemli değildir aslında kimin baktığının;
Ayna mıdır yüzü anlamlı kılan, yoksa yüz müdür aynayı mecbur kılan? Hiçbir önem taşımaz aslında hangi şairin, hangi şiirde intihar edeceği; ’İntihar ne kadarını öldürebilir kendimizin’.../ I Geceydi; sararan bir eylüldü yüzün, ağlayıcı ve yorgun... şakaklarında gecikmiş intiharların, saçlarında deli rüzgarların kendini sınadığı... Ben hayatımı yaşayarak kirlettim / içimde hep bir keder gezdirdim; acımasız bir cinayetin kanıtın da gizlendim. kimseler, görmedi kimseler seni ne çok sevdiğimi... II Ey eskimiş bir hasreti söyleyen uzaklık; pusulara düşer yolum, uçurumlarda sesim yankılanır, bu yerlerde benim kalbim yağmalanır... bilmem ki hangi yolculuk beni sana taşır; kentlerin koynunda orospular, dağların sırtında kahpeler dolaşır. III Cümleleri talan edilmiş şiirlerle gelmişim aldırmaksızın uğultusuna rüzgarın, yüzünü bıraktığın satır aralarında sırılsıklam ünlemler giyinmişim; Bilmem ki hangi rafta kalmış benim hikayem !.. IV Geceydi; daha tenleri ipotekli fahişeler dağılmaz efkarlarıyla yüzünü besliyordu aynalarda... sen, o an soykırımısındır şiirlerin.. işgal altındaki bir şehirde bağımsız ellerin gözlerin ki, omurgası kırık bir şarkının içinde... Daha tenleri ipotekli fahişeler dağılmaz efkarlarıyla kendini demliyordu o şarkılarda... sen, o an yaşamın şakağına dayadığım tetik sen, o an Filistin’de bir ana; özgürlüğü boğulmuş, iradesi bıçakla kesilmiş, acısı boğulurcasına... yalnızlığı, tepeden tırnağa ve çırılçıplak... çaresizliğin damarlarında türkü söyler katıksız şiir kadar umutlu ve yiğit tanımsız bir yalnızlığın kollarında iltihaplı şarkısı... İşte o an, ellerim ayaz... ellerim kan... ellerim uğruna çok öldüğüm tuzaklarda... ellerim, öyle zavallı ve büyüdükçe kederi büyüyen yoksul çocuklar gibi... Sen, o an bir küfür gibi öfkesine tutunmuş belki de rengine tutunmuş bir menekşe ... bir notasın şarkısına tutunmuş. /... Ama bilincin yetmediği acılarda, hayatla kopmuşsa ipiniz, neresinden tutunmalı?../ V Bilirsin; bazen, bazı şiirlere ağlanır her yara kendi kabuğuna saklanır her uçurum gider kendine yaslanır; her aşk ayrılığın çarmıhında paslanır... Bir ölüm oturur her yaşamın avlusunda aşk gider, yara kalır... aşk kalır, yara kimde kalmışsa... VI Gözlerinden söz etmiyorsa şarkılar; gülüşlerin sarkıyorsa hayatın irileşen uçurumlarından ölüm bir namlu gibi duruyorsa ensende -ve savruluyorsa düşlerin ortalık yere, yine de yasını tutmuyorsa şiirler katledilmiş saflığının; bırak, sözcükler fuhuş’unda en güzel şiirleri ’pezevenk’ler yazsın... Çok eskidir şiirin insana olan sadakati... şiirdir derinleştirir hayatın anlamını, şiirdir çoğaltır yalnızlığı... ve derindir kalemin değdiği yara... -Ama kesmek gerek gardaş; kanı kanadığı, acıyı acıdığı yerden- VII Bir geceyi daha piç ettik, bir sabahı karşılarken; intihar süsü yaşamlarda.. Herkes böyle eksildikçe artanı benim değil uzayıp giderim - gitmeler... ben orda bir deniz olsam martılar benim değil gürül gürül akan bir nehirsem bile aktığım benim değil... ( Birdal Erdoğmuş / 2OO4) |
SAYGILARIMLA