Zorunlu Ayrılık
Bugün senin doğum günün,
Bi şeylerin senlenip, Ömrüme ayrılığın, Ömrüme yalnızlığın, Ömrüme hasretin, Birer birer takıldığı gün. Ey avuç falımda sallanan hoşça kalım! Islak bir mendil ellerimin sensiz boşluğunda. Ben unutur muyum gelincik çiçeğim? Bırakılsa da gözlerim. Ömrümün uçurumlarında, Artık tutulmasa da ellerim. Ben unutur muyum ince gül dalım? Hep senindir, senindir günlerim. Bugün senin doğum günün, Kalbime bir sızı düşüp, Her gün okunan şiirlerin, İlk defa ıslandığı gün. Ey önce düşleyip sonra bulduğum! Uçsuz bucaksız gökyüzüne bakardım ya, Gözlerimi gözlerinden hiç ayırmadan, Ben o gözlerde dört mevsim yaşamıştım ya, Hiçbir gün üşümeden, Gün oldu güneşle bakıştım, Gün oldu yağmurlarda ıslandım, Ben en çok sana yakışmıştım ya. Bugün senin doğum günün, Rüzgâra bir gül verip, Artık kendi yoluma gittiğim gün. Dudağımda ıslığımla, Hayata kalmadığı yerden başlarım. Vay dolunay gibi doldum, Sanki kesildi de damarım, akıyor canım, Boşaldı zembereği sinir sistemimin, İç ağlamadan dolayı ölüyorum Allah’ım. Ey benim ayrılık şarkım, Seni sevmiş beni, bana hatıra bıraktın ya, Ceplerime saklanır sensiz ellerim, Sen uzaklara yakındın, Artık yaşamada hayat yok, suda çöl sessizliği. Uzun lafın daha da uzunu: Say ki hiç ayrılmadık, kaçar kaçar sayarsan say. Bense sener sener sayıyorum rötarlı seneleri, En hızlı ulaşım aracı müzik sanki, Hayalin trafiğe takılmıyor ki. Kalbim sustu şarkımızı dinliyor: Tarumarım, Yıldırım Gürses’den söylerim: ‘’Mademki sen yoksun şimdi yanımda, Leylaklar dökülüp güller ağlasın.’’ Sefa MERT |