İsyan ateşi, yasak aşk ve yasak kent gibidir,
Hesaplamadım ama,
kaç kez, hayretle baktım sana, öncesi olmayan, başlangıcı düne ait pencereden. Sessiz kalabalık içinde, öylece durdum ve şaşkınlıkla baktım. İsyan ateşi, yasak aşk ve yasak kent gibidir, her gecesi yavaşça ateşlenmekte, gün doğumu burçlara ulaşılmakta, ve gülüm, biz yokuz sanki, nedense!.. Durup dinliyorum, bir çocuk ağlıyor, yırtınırcasına, biliyorum, çevre evlerde ki, gücü yetmeyen annelerin halini, asıl ağlamaların, nasıl teselli bulmaz dertlerden doğduğunu. Yaşlı bir ihtayar, koyveriyor gecenin sessizliğine, ossurukla karışık öksürüğünü, acımayı bilmeyen bir dünyanın karşısında, haklı olan kendi bedeni, yaşama tutunan yorgun düşleriymişcesine... He kurban, bakıp raslantılara, yürek kıvılcımlarını, açgözlü yabanlığın küllendirdiği, ey! büyük gece, ayıp değildi senin için beni tanıman. Ilık esen, harı düşmeyen, soluğun üstünden geçti gülüm.. Geceye inat, aşk ile kokun, fırlama bakışların bana emanet!.. Atilla Yüceak Kasım 2014 Araştırmacı Yazar -Şair |