ALTI
sen malum aşkların emanetiyken
ne denizleri şaraba buladım ben öyle masum durmaz aşk ve öylesine de yaşanmaz hiçbir zaman ya alacaklıdır olabildiğine ya da ruhunu verecektir tüm benliğiyle öyle kolay yaşanmaz da soluk soluğa ölebilmesine sevilir sevilmesen de nefret edilsen de sen sevmelisin çiçeği koklamasan da bedeli de o kadar hafif olmamalı ağladı mı gözlerin şişmeli, kabarmalı vazgeçerken yüreğindeki kabarıklık damla olabilmeli süzülebilen ve yeryüzüne düşmeye yakın buharlaşabilen, yeryüzüne düşmeyen öyle masum hiç olmadı aşk can aldı Azrail oldu bazen ve pazarlığımızın en kör noktasında deliler gibi yaşandı, anlamsız başlangıcın taahütüdür ayrılmak alnına çizilen harita varken ne sen seçebilirsin kötüyü ne ben senin kadar iyi olabilirim oysa ikimiz de can çekişeceğiz bakalım kim neyi anacak son nefeste öyle masum anlatılmadı aşk sana seni anlatayım mı az biraz ne kaş, ne göz, ne başka bir suret siluetin olsaydı karanlık bir sokakta en can alıcı ışıklar yetmeseydi sana hatta hiç olmamışsın gibi mesela insan saatlerce bakabilmeli denize bir deniz kıyısı bankındayız saklamalı içimdeki tüm kelimeleri her kendiyle konuşanı deli sanma hepsi günahsız mırıldananlar dışında sana dokunmak nefesimle yeter bana sadece bir kez bile gözlerine düşemem sen her nokta koyuşunda bitti dersin ben her satırda yeniden başlarım sana |