mersiyeler diziyoruz hep ömrümüzün dilsizliğine ömrümüz ki dilsizliğimizin imanından vuruyor bizi kahpece
iğde kokuları yükselir baharla burnumuzda efil efil esen rüzgârla hemhâl ve cennet ve cehennem kardeştir aslında Habil’den, Kabil’den kalma bir masal
yüzyıllardır ninnilerle büyüdük ağıtlarla gömüldük yol geldik yol gittik yolsuzluklarla örüldük yolculukları gördük
su bulanır su durulur ve açlık toklukla tokluk, açlıkla son bulur
bereketinden beslenirken toprağın vakti gelince biz de besleriz elbet onun karnını ve üzerimizde gümrah çayırlar çiçekler savrulur kiminin kısmetine papatya kiminin şansına devedikeni olur, boy bulur...
Şiirime nefesiyle ve eşsiz yüreğiyle yoldaş olan can kardeşim Irmak Eriş’e gönül dolusu teşekkür ve sevgilerimle...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bazen böyle oluyor işte; şair sözü değil, söz şairi esir alıyor.. Gözlerimin önünde şimdi taş plak üzerinde danseden tırnak; öylesine geçmiş kendinden!
Bu şiir içinden geçmemiş senin; sen geçmişsin şiirin içinden Sevtap'ım!
Senden kopan hep kıymetlidir de, bu benim de kıymetlim olsun e mi?
Sesli şiirler bölümünde arka arkaya olmak ne güzel. Sanki aynı anda aynı şeyleri düşünmüşüz yine.
Biz birbirine elzem iki kişiyiz, yüzyıllar evvel yazılmış kardeşliğimiz. Neler neler gördük, suların kirlenmesi bizi etkilemez bereketlidir dostluğumuz toprağı besleyene kadar tenimiz, çiçekleri birlikte dereceğiz...