SUSTUMSustum; Her yer ölüm kokusu Ellerin bile ! Her şey kadar dönük sırtın Her şey kadar aynısın nihayet ... Annemin masalları kadar umut vermiyor anlattıkların Dişlerimin arasında Kaf dağı O son kıymıkları silkeleniyor ay ışığından saklı Sözlerinden, gelmeyen sabahı kolay sanma beklemeyi Ölsem daha iyi ! Ufalanıyorum seninle sessizce bu yılgın dünyadan apar topar Alabildiğince siyahı anımsatıyor yalanladığım sözlerim Yılka atlar gibi şahlanacakken Düşüyorum gönlümü salladığın gönül salıncağından ... Öksüz bir kedi gibi titretiyor korkular içimi Her şey kadar bende biraz yokum aslında ... Kaygım bunca uykusuz gecenin Beni kucağından düşürecek bir yırtığı olmasından Aralık kaldıkça gözlerimizin ayasında vedalar Saçımdaki tokadan bile davacı olasım var Hiç korkar mı gözyaşı sahibini boğmaktan usanırken üstüne güneş, zor bela doğmaktan Sustum ; Sükut çok yakışıyor bir kadının yalnızlığına sanki Her ayna aynısını söylüyor ’ Sen daha delisin Baş edebilirsin ’ Sustum; Artık en asil sessizlik dilimdeki En hakir ayrılık bizimki ! Başımda dönenen bir şimşek edasıyla ürkütüyor kimsesizliğimi yüzün Şimdi pay ediyorum günlere aflarımı Hergün bir kez daha hatırlamak için gidişini Söz ver, Sen de unutacaksın Bir hançer kılıp, nasıl mıhladığını gözlerime gözlerini Yara aldım sol boşluğumdan Düştüm kendi boşluğuma Acım benden büyük Kalbim ayrılığa tıka basa tok Gaip bir devranın iki çocuğu gibiyiz Korkma alçak bir vedanın içine sıkışmaktan Alışırsın ruhundaki yangınların telaşına Ateşinle sen de barışırsın ... Gülşah Gayret Tekirdağ |