SEKİZ
Kuşların vakti değildir
karşıda bir duvar böyle olmamalıydı yerinden oynamalıydı taşlar belki kalbim durmalıydı okuduğum ölüm günleri sarsmadı ağladıkça bitiyordu yaş... dokunduğum ten soğuk cansız ve tedirgindi ikisini kestim ve devam ettim kocaman ellerin arasından kayarak... Pişmanlık sarısı hayat bayramlarında çiğnediğin karanfil tohumlarının kötüyü örtmekteki çabası kaçarak iplerin arasından kapının ardında ne yaşanıyor insan yalnızlığı ve kokular ... Ah ölüyoruz yassı güneşin altında yalın ayak öksüz toprağın kokusuna dönüyoruz ölüyoruz savrulan yapraklar kadar ölü kurumuş mor dudaklarımızda... sesim kısılıyordu sonra anlatamıyordum bağıramıyordum hangi sokağa girsem yaftalanıyordu gülümsemem... ama aynadaki gerçeklerde bozguna uğrayan hep kaybeden benim bedava mutsuzluğum... |