Benim yüzümArştır benim adım; Mezhep mezhep, kıbleye dönen. Daha doğrusu, günahtır! Ruhundan uçan kuşları, vurmayı emreden! Savaştır! Kardeşi, kardeşe vurduran. Kan, şehvet, ihtiras, manasız bir tartışmadır, çoğu zaman. İçinde ki cehennemlere odun, taş, toprak, deri, tırnak, toplayıp getirten! Ve hatta, iğretiyimdir hep. Silkindiğin, kırdığın, kızdığın, yağmaladığın omuz. İsyanın nefrete, dur yapma! Sana mı kaldı? Dedirten fısıltıya dönen. Benim yüzüm; Senin yüzündür aslında. Senin, bitmek tükenmek bilmeyen, aç gözlülüğünün Umarsızca kırdığın, cam kesiği sözlerinin, İçinde gün be gün büyüttüğün, o devasa çirkinliğin Ve masumiyeti, bir solukta yutabilecek -ürkütücülüğü’nün- bir yansımasıdır aslında! Tıpkı -daha ne sokaklar gezeceğim, teninde- diyen dilimin, aymazlığı gibi... 11.11.2014 Adnan Bilgiç |
Yazan kaleme selam olsun!