Ilık Ölüm
Ilık Ölüm
Yeryüzü bir yol bulup çıkmalı Ağzımın en nezih kıvrımından Çatlamış bir dünya silueti Boşalmalı dudağımın kenarından Ben aşağıdaki her yere Bencil bir cesaret boşaltmakla mahirim Severim koynuma Anason kokulu kıyaslamalar alıp uyumayı Birçok serin uykuyu Dalga sesiyle kıvandırdım Kemiğe bi ok şiddetiyle sapladım hüznü Kirsiz kârsız düpedüz Bir karaltının karanlığından Evrene taze maceralar sundum Güneşin en zehirli kasılmalarıyla Koyudur rengim Kapanık kalbimin tufanına denk Skalamda sarı yok Yaşamak kırgınlığından başka Söyleyecek sözüm yok Tabureler bağlanır taze iskeletime Giyotinler ve iskemle Beni yeryüzüne çarmıhladılar İsa’dan önce ve sonra Eskiyen her anı Anlamlandırdı loşluğumu Dokuz yerden vurulup Uygun eczalarla doldurdum Boşluğumu Sarı sakin Mavi kudurgan Yeşil yalnız ve beklemekli Siyah mûntakim Geçmiş hesapların ard-ışığında Sesimi gölgesine Lezzetli bir taam etti zaman Ben şimdi bir kadranın Tam ortasındayım Bağımsızım akrepten Yelkovana verecek hiçbir hesabım yok Altınlar, pırlantalar Küflenmiş sayfalar içinde Sandığım Artık yer Ve gök Ve dünya Bir yol bulup çıkmalı Benim hayatımdan Ellerimi yıkayayım o zaman Nefretin karasından Baygın akşamüstlerinde andığım telaş Yerküreyi beynime zorla sokmasaydı keşke Yakın ve beyhûde bir ışık Girmeseydi zorla Ansızlığın kabrine Ölmek ılık ve pürüzsüz bir satıh Kalmak oldukça soğuk ve pütürlü Leşinde eşinen Kargalarla kader birliği Malûm sonumuz Yer-Küre Yesin işte Benim küremi de 15 Aralık 2007 Şükrü Özmen |
satırlara... aslı bu olunca ortaya çıkan da şiir oluveriyor...
sevgiler...