Ruhumun senfonisiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sılaya özlemdi sadece
Yalnız değilim merak ediyorsan Sol yanımda hüzün Sağ yanımda küllüğüm O doldukça ben boşaltıyorum Duman altıyız işte O doymuşluğunla mutlu Ben harına sargın Halleşiyoruz böylece Arada bir de Yokluğun kaçıyor gözlerime Buğusunda demleniyoruz sessizce Bazen de Hani diyorum Dilin diyorum dilin Ansa ya adımı Arada bir çınlatsa ya kulaklarımı Nasıl da asılırdı hüznün çehresi Ya da gelsen diyorum hani Ninniler söylesen Uyusa bu asırlık şehir Bursa Çocuklaşsak biraz Mutluluğa çalıp çalıp zilleri Karışsak hani Tophane’de soluklansak Terlesek sırılsıklam Islatsak teleferiği Sarılsak Ulu Dağ’ın eteklerine Aşiyan’da köpüklü bir kahvenin tadına varsak Koca Sinan’ın ellerinden Şelaleden akarken mutluluk gözyaşları Aşka çarpılsak Yıldırım’da Çığlıklar atsak mutluluğa zaferde Toplansak bütün aşıklar Altıparmak’ta Nilüferi koklasak genzimiz yanana kadar Mudanya’da demir atsak olmaz mı Sıyrılıp mateminden gecenin Yeni Doğan’da beslesek acıları Umuda tutunsak Dua Çınar’da Giyinsek yeşilini türbenin Beş vakit secde etsek Ulu Cami’de Üç adak adasak kapılarında Açlığımızı doyursak Somuncu Baba’da Yudumlasak Göl Başı’nda kana kana susuzluğumuzu Ah... benim fukara yalnızlığım Yine bir martı çığlığını yüklemişsin serçe yüreğine Karacabey Boğazı Damlasına mı muhtaç sanki Karapınarım çağlarım dönüp bakanım olmaz Katır Dağı’na gömülmüş sanki hayallerim Haykırsam Gürsu’dan duyulur mu ki sesim Bir dem soluklanayım İki demli çay kıvamında Metin dayının bahçesinde Vakit dar Gitme kal deme bana Çağırıyor nikahlı yalnızlığım Ağlama Ağlayasım da yok bugün Ölesim de yok öldüresim de Henüz aylardan Ekim Hele soyunsun üzerime giydiğim hüküm Sabreyle nur yüzlü güneşim Sonrasına Rabb’im kerim Can Cezayir AYDEMİR |