9
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1210
Okunma

Tanrısız şehirlerin
Öksüz çocukları kadar yalnız
Susuz çöllerin kuraklığında
Kavrulurken zaman
Görkemli hiç olmadığı kadar
Sükûnetin arkasında
Sığındığım o kof ve tarumar
Yoksunluk, yokluk
Var olmamışçasına.
Sarnıcı o boş kuyunun
Kalbimdeki o kof yalnızlık.
İsyanın biri bin para
Sığındığım o kara gölge
Dipsiz o yankı
Ses vermeyen vefasız yârin
Gizemli tabiatı.
Ağıtlar yaktım bin kez
Savruldum rüzgârında
En uzağında, en yakınında
Emsalsiz sayısız iz…
Kara bulut, yaşlı bulut
Alıngan nazım
Dilimde bitimsiz niyazım
Zimmetinde o korunaksız dünyanın
Seyrinde geçmiş zamanın
Beklerken nihayetinde yolun
Acısına dayanamadığım közün.
Sayısız kere
Tutulmuşken yağmura
Defalarca tutunmuşken hayata
Hadi kırın, savurun dallarımı
Yakın, yıkın içimi
Sızısı geçmez yaralarımı
Dağlayın bir kez, bir kez daha
Kıvranırken ölümün sancısıyla.
Mola verdim düşlere
Emsalsiz bir mola,
Ses getirdim o sükûnete
Soluksuz kaldığım
İzbe, metruk köşelerde.
Arka bahçesi şu savruk ömrün
Kıvılcımı yetti ilk kez
Aşka düşüren o bakışın
Tükendi ihtimaller hiç olmadığı kadar
Hezimetine uğradığım o düş birikintisi.
5.0
100% (14)