bir bardak çayın rengiyle düşlenebilirdi kızıl ve sıcak bir hayalin o büyüleyici tadı
ama gerçek sinema perdelerindeki senaryo değildi solumda babam yoktu ve ağır haziranlar büyüyordu zamanda ben küçüldükçe küçülüyordum
acıyı beslemek kendinden bile korkarak hayata küsmektir
hadi bir renk ver bana gökkuşağı annem evde tencereye dul gözyaşı koyup dört çocuğun geleceğini pişiriyor
emeğin tozlarını yuttuğumdan beridir bronşitle dolu göğsümün kitaplığı çocukluğun resmi olmayan yanlarıyla avuntulu bir büyüme benim ki dağlara çıkan düşlerimin yıldızlar topladığı vakit aşk öldürdü ışıkları karanlığa alışkanlığımla hoşgeldin siyah
bir bardak çayın huzuruyla geceye dokunabilirdi şiir birde toprak ıslağı, saçlarımda küf kokusu geç kalmasaydı yağmurlar olabilirdi
tütün sararmısın bana avuçlarım ciğerlerim çoktan yorulmuş zaten kaç iklim kaç düş kaç sevda öldürdüm bilemezsin çocukluğum dedim ya yedimde büyüdüm hemde daha vicdansızlığı öğrenmeden atıldım koca koca bencilliklere hadi avuçlarım bir tütün sar bütün acılarımı da kat içine
vardiya değiştirir gibi yalnızlık değiştiriyor insan
kimse kalabalık değil tanıdık suretlerin yabancısı ömür dallara takılı güneşin çıngırakları yinede soğuk bugün, içinde dün dün içinde yarın
cevapsız soruların olduğu yaşam mektebinde okuyabildiğim bütün yalanları ve doğruları okudum yalanlar bana göre değil insan yapısına göre yalan doğrular bana göre değil umut adına doğrulardı
kimsenin kabul ettiği aynı değil çünkü herkes kendi değil
bir bardak çayın yorgunluğu aldığına inanabilirdim eğer bu kadar yorgunluk içinde tükenmiş olmasaydım
kapıdan çıkıp giden gölgelerin sokakta bıraktığı izler hiç kaybolmuyor daha çocukzamanlarımda kavradığım geride kalan hep o izin içinde kalıyor eğer aşk gerçekse ve gerçekse bildiğim bütün yaşanmışlar iz ve geçmiş aynı seremonide ölüyor
yanlış yapmak suç değildir suç yanlışı büyütmektir
en çokta sakallarımın çıktığı zamana denk gelir yanlışlarım aşkı becerememek,kırmak dökmek sevdiklerini hep aynı kalacağını sanmak bir daha onlara ihtiyaç duymayacağına inanmak
ama hep ezilenle oldum kim olduğu ne olduğu değil var oluşuydu bendeki ispat karıncalara çekirdek kabukları attığım ve tuttuğum balıkları üzülüp yeniden sulara bıraktığım kendimle en çok gurur duyduğum zamanlardı
şimdi bir şarkı söyle sevgilisizlik içinde gülümseyiş dışında depremler olan
ilk çıplak kalışımız bence bedensel değil anlamaya başladıkça hayatın ciddiyetini yavaş yavaş soyunuyor ruhumuz arabesk giyinmiş kederlerin karşısında dımdızlak kalışımız işte ilk çıplaklığımız
onca güzel rüyadan sonra kaybettiklerine uyanmaktır yalnızlık
kışın pus kokusunda sokakları paltomun sıcaklığında adımlamak gereksiz ama geçerli bir mutluluk veriyor bana tam o sırada tekil yürüyüşün yanında hayal ettiğin gölgenin olmayışı içindeki bütün kalabalık rahatlamayı öldürüp yerine yalnızlığın suskun resimlerini çiziyor
sanırım hep var olan ama kabullenmediğimiz kadar sığ benliğimiz
şimdi bir göçük olsa çocukluğum ve kırk döşümün üzerine çökse acır mı yaralarım bilmem kanayan yanlarıyla bir ömür kırk ocak söndürmüşse ve onbeş yerinden kırmışsa düşlerinin varsın sonu çocukluğumun elinden olsun
bir bardak çayın tazeliğiyle aşık olabilirdim o kadına bir bardakta ona doldurur hayatı çayların yüreğiyle severdik
hadi şiir uyut beni kollarında gece kuşları gözlerine def etmiş beni arkama düşen pencereden soluyorum rüzgarı tam yirmi tütün ağacı söndürdüm küllüğe artık çocukluğumun gitmesi benimde gerçeğe dönmem lazım
kanıksadığımız kadar anlaşılmıyor hayat çünkü anlamaya yetecek kadar yürek yok bizde ...!!!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ÇOCUKLUĞUMUN SOBELENDİĞİ ŞİİR şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÇOCUKLUĞUMUN SOBELENDİĞİ ŞİİR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
çook uzun bi mesaj yazmıştım... teknoloji kurbanı oldu :( Neyse... günün şiiri olmaması için birilerinin daha iyisini yazması lazım... (ya da şapkadan tavşan çıkabilir... Metin Akdeniz her yazdığında günün şiiri diyorum, o gün daha iyisi olmasa da bi şekilde şapkadan tavşan çıkıyor) bu şiirin her satırı ayrı güzel... Tebriğe gelirim tekrar...
prosayko tarafından 9/23/2014 5:12:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
azraille büyük bir savaşın içindeyim hastalık nedeniyle ancak cevap yazıyorum))..tavşan şapkadan çıkar mı bilmem ama buna inandığım zaman çocuklaştığımı bildiğim için hoşuma gidiyor..ben şair sempatizanıyım yani şair olmadım daha)senin gelmen görmen okuman gurur..yüreğine merhabayla..
şimdi bir göçük olsa çocukluğum ve kırk döşümün üzerine çökse acır mı yaralarım bilmem kanayan yanlarıyla bir ömür kırk ocak söndürmüşse ve onbeş yerinden kırmışsa düşlerinin varsın sonu çocukluğumun elinden olsun
bir bardak çayın tazeliğiyle aşık olabilirdim o kadına bir bardakta ona doldurur hayatı çayların yüreğiyle severdik
hadi şiir uyut beni kollarında gece kuşları gözlerine def etmiş beni arkama düşen pencereden soluyorum rüzgarı tam yirmi tütün ağacı söndürdüm küllüğe artık çocukluğumun gitmesi benimde gerçeğe dönmem lazım
kanıksadığımız kadar anlaşılmıyor hayat çünkü anlamaya yetecek kadar yürek yok bizde ...!!!
Güzeldi... Hem de çok güzeldi dost... Yine de yürekli olmaya ve kendimiz dahil hayatın eksik yanlarını tamamlamalıyız kendi yüreğimizde.
Esenlik dileklerimle.Kutluyorum yetki yüreğini ve kalemini.
kanıksadığımız kadar anlaşılmıyor hayat
çünkü anlamaya yetecek kadar yürek yok bizde ...!!!
Yüreğine
Emeğine
Sağlık
Selam Saygı Sevgi Sabır Ve Dua İle..