Aşktan kuruyan Pembe GülŞiirin hikayesini görmek için tıklayın sana sensizliğin hikayesini anlatacağım İnci
Sen sus, minderinde usul usul sonuna değin dinle sonra zaten bağıracak, haykıracak ve sessizliğe gömülecek her harfin... tıpkı benimkiler gibi... ama şimdi henüz vakit çok erken susmak olgunluk gerektirir, bilmeyi, dilsiz dudaksız konuşmayı, bilmeyi gerektirir şimdi henüz vakti değil pervane olup yanmanın önce yangını tüm hararetiyle hissetmek gerek daha dokunmadan kül olmaya heveslenmek gerek... sana verdiğim pembe gülün değerini bil diye
bir vakit geçti ömürden
başka diyarlarda, başka ruyalarda yaşadık ben sevdim, sevdim sandım; sevdim... vurdum başımı kaçtım bir balığın karnında değildim belki ama sandığın dünyada da yaşamıyordum, bil bir vakit küstüm hayata, okumalara sevmelere küstüm bir vakit isyan ettim her sevgiye nedensizdi nefeslerim, bir çiçek benden çok hak ederken nefes almayı zalimin eline güzellik diye koparılıp hayattan ayaklar altına savruluyordu... pembe bir gül verdi elime küçücük bir bir kız, yüzünde hiç bilmediğim bir gülüşle henüz yanmak nedir bilmiyorsun sen sen daha sevmeyi bilmiyorsun hey!!! kurumuş, belli ki incinmiş o da kendi ruyasında ben kendi boğazıma kadar batmıştım kuma o kendi çanağına kadar kesilmişti sapından küçücük bir kızın elinde, seviyorum seni diyecek kadar saftı hala masum ve sevmeye davetkardı hala... Sen İnci ben Dilşad ? ( Senden çok önce...) fuzuliM |
önce yangını tüm hararetiyle hissetmek gerek...
sanırım inci hissediyordur,
bu kadar güzel sevgiyi duymamak,
verilen pembe gül,olmuştur kırmızı...
sonu hüsran olmuş,senden çok önce demekle,
sanırım bir kırıklığın ver yansını...
yazan kaleme saygılar...