SEN
SEN
Yazacağım şiirden nefret ediyorum, Aslında severim yazmayı; Seni anlatamamam yok mu... Gözümü kapatıp İstanbul’u dinlesem, sen... Zindandan Mehmed’e giden mektupta sen varsın. Bir memleket isterim, sensiz olmasın Ve Orhan Veli de çıkıp "Anlatamıyorum!" Dediyse heyhât! Bırakın şu geceler sabah olmasın, Nazım gibi çekilmez bir adam olayım, Otuz Beş Yaş Şiirim sensiz olmasın. Şimdi yazdığım şiirden Daha fazla nefret eder oldum. Yine senden açıldı konu. Hem nasıl anlatacağım ki ben seni? Üstünde yeni alınmış kıyafet kokusu vardı. Ya da ben öyle sandım. Bilmiyorum. Bilsem zaten Yeni kıyafet almazdım. Ya da bayramlıklarımın yanında yatardım Her gece... Ya da hiç bayramlığım olmazdı. Bakışlarındı derin olan Ve fındık kabuğu rengi gözlerindi. Hani nasıl anlatsam, Kocaman... "Eşek Gözlüm" dedim, Tam da öyleydi! Şairler mi demiştik? Çoğu öldü. Geriye sadece Seni anlatan şiirleri kalmıştı; Sen doğdun, Onlar da öldü. Bu şiirden hiç haz etmedim. Gün doğacak ve bu şiir de ölecek ne var ki, Bu cüretkarlık cezasız kalmamalı. Aslında iyi tanırdım seni ama Bugün öğrendim kokoreç sevmediğini. Ve gözlerin şarap mı ki yıllansın? Gözlerin hâlâ bebek; Sen yirmi bir yaşındasın. Benimki de lâf işte, Hem ne diye okuyorsun ki şiirimi? Sana yazmadım bunların hiçbirini! Sana yazmış olsam da Bundan sana ne ki? Bu şiirin ismi "Sen" olsun. Yada o, Kitabımın ismi olsun. Ya da sen ol yanımda, Birden hepsi kaybolsun. Maralım dedim, Maral gözlerinden kitabım olsun. Çocuklarla balon uçurur Bu sevdayı yoğurursun. Bir dişi kuş yaparsın, Yuvamızı yapar. Baş köşeye kurulursun. Ben dağ olayım, Sen de kar/ım ol; Karlı dağlar aşalım, Yolda dağ çilekleri, menekşeler bulursun. 12.09.2014 04.05 |