HASRET AŞKIN ÇIĞLIĞIDIRve saçlarının arka balkonunda denizin lacivertine uzatarak ayaklarımı gözlerinden çığlık basacak sabahı bekliyorum saat sensizliği demli çay geçiyor ve yelkovana karışmış tütün grisi akrebin havasız kalmışlığına dönüyor aklımın sokaklarında gezen çingene kadının şivesi kokuyor elimdeki gül bulutlara saklanmış yağmur her gözlerimi kapadığımda kirpiklerime dokunup dokunup kirlenmiş gece çocukları gibi bir anda ortadan kayboluyor kendimi terkedip senin düş kentine yerleşiyorum saçlarımın arasından geçiyor beyaz turnalarıyla parmakların soluğun bir sürekli yayla rüzgarı alın teri aşkla, sürülüyorum dizlerine harama ihanet, helale hür dudaklarımla çıkıyorum abı hayat dağlarına şimdi şafak vakti olsa hayal ve ardımda olsa elin sen sallasan sırtıma ben gitsem dönüp dönüp ellerini özlesem ve önüme her düştüğünde yüzüm aklım firar etse sana yüreğim zemheri bir anda geriye bakıp beşinci mevsimle koşsam sana ve saçlarının arka balkonunda denizin lacivertine uzatarak ayaklarımı sağanak resimler çiziyorum hayal sonrası gerçek duvarların soğuk gözlerine batmış gemilerin geriye kalan ganimeti suskunluğum her sessizliğin baş harfiyle karalıyorum seni istiridyeden çıkacak çıplak teninin üzerine giyineceksin mavi suları saçlarını toplayacak kanatlarıyla martılar ayak bileklerinde dolaşacak deniz atı ellerim ganimet sessizliğim senle açılacak uzak kelimelere ve bağıra çağıra kasıklarımın acısıyla çoğalacak şiirler ara vermeden yangın hasretime avutulmuş bütün yorgunlukların arasında uyuyorum şimdi deniz fenerinin farklı iki gözünden bir kapanıp bir açılıyor sana dalgalı gözlerim sırt üstü uzandığım topraktan yatağın içinde göğün bacakları arasından boşalan yağmurlarını avuçluyorum yüzüme düşen damlalarla sevişiyor dilim kirpiklerim kahkaha bastığım uyku arası meczup bir zaman haliyim sağım, solum, göğsüm, sırtım, acıklı acıklı sen doluyum sen düşkünü serseri yalnızlık damarlarım kana kana sıcaklığın kanım kana kana aşk sana acılarım acılarım acı büyütüyor yokluğuna durmaksızın sana mektuplar yazıp dağların eteklerine sakladığım sonsuz büyülü uzun hava şimdi zaman aklım fikrim kıyısız boşluk gelişine toparlanır belki sahipsizliğim ama şimdi kimsesizlik öyküleri yazan yasaklı bir eskiyim yıkılmış virane kederler vaktinde koparılmış sevgililere ağıtlar büyütüyorum yokluğun ölüm sadece bir ölüm sadeliği ve beklediğim gelmeyecek her yolculuğun bitişinde arıyorum seni bir masal her çağırdığımda senli çocukların gelişi ve anlattığım sıradışı sevdaların beklenişi seni bekleyişim bekleyiş bitsin afaroz yalnızlığım ah bitsin gelişin güneşin kollarıyla sarılış düşlere ve gelişin sade bir kahroluşun yıkılması birdenbire birdenbire apansız gelişin ...! |