BORÇNÂME
Ne zor şeydir borç istemek
istesen dert istemesen dert dilin damağın kurur gözün kararır başın döner dizlerin titrer sözün dolanır terleyiverir ellerin dayak yemiş gibi olursun yüreğin ağzına gelir omuzların düşer kime gitsen kimi arasan bilemezsin sıkışmışsındır tükenmiştir çarelerin aklına gelmez çözüm gözün görmez önünü ayağın gitmez kolun kalkmaz kamburlaşırsın düşer omuzların nefes almaya korkarsın hesaba yazacaklarmış gibi yüzün kızarır alacaklılar bastırır hanımın arar hesap sorar çocukların bekler bin umutla senden beter olanlar gelir senden borç ister yok demeye utanırsın veremediğine kahr’olursun gezer dolanırsın kaçıp gitmek istersen ona da para gerek ya evden nasıl zor çıktıysan ondan beter dönersin yuvana bakışların yerde kulaklarında uğultu ne dese evlât ayâl duymazsın anlamazsın acıkmışsındır demeye utanırsın zaten soranda olmaz bir tabak yemek koymazlar önüne geçtim yemeğin scağını bir sıcak gülümsemeyi çok görürler sana paran bitince bir umut yarın gece uyuyamazsın sabaha belki zor kapanır gözünün kepenkleri kâbus kâbusun peşinde kan ter içinde fırlarsın bir azar bin kem nazar yüz bin kötü sözle milyon korku gönlünde Bismillah çıkarsın ağır aksak allak bullak yol paran kısıtlıdır yanına bir elma alırsın son bozuklukları da şangır mangır pay edersin evlâtlara varırsın bir eski tanışın kapısına başın kalkmaz önünden zor girersin lafa (keşke öleymişim) -“hayırdır, iyi misin!” -“Hamd’olsun” dersin belki istersin belki alırsın da ödersin de sonra ama o koca gün var ya ömründen yıl olarak düşer… nmd |