DUR YOLCUGönül yoldur gelip geçenlerin ayaklarında ezilen.. Ne durumda olacağı tamamen yolcuların insafına kalmıştır. Gönül yolu eskimiyor her ne kadar senfonik bazı yürüyüşler arada hırpalasa da yine eski halini koruyor biraz yıkık biraz kasis her yerinde ama; hem gidene, hem gelene kapıları açık her canı yandığında her tozlandığında üstü başı bulutlar acıyıp haline yağmur olup yağıyorlar yıkansın diye üstüne hoş geldin diyecek dudakları yalnızlık ateşiyle kurumuş sadece tebessüm edip duruyor her ezen ayağa kal demiyor gidene. Ayaklar yürüyor üzerinde başının üstünde esen kavak yellerinden yere damlayan hazan yapraklarına bata çıka hırpalansa da gözyaşları yağmur sularında kayboluyor..... Başladığı yer belli değil gönül denmiş adına daha doğduğunda önüne serilen gelecek bazen karanlık bazen neon lambalarıyla aydınlatılmış ameliyat masası elinde neşter tutan hep seviyorum diyenler kesip, biçip dikiyorlar sanki bir dejavu yaşanıyor hayat sahnesinde üstünden geçen ayakların haddi hesabı yok hep mi hüsran olur filmlerin sonları en çok da dost sandığı ince topuklar deliyor içini kasisleri hep bu yüzden bu yüzden delik deşik bağrı bu yüzden başka yollarla birleşme çabası.. Yalnızlığın örümcek ağları sarmış etrafını yarasalar yuva yapmış görmeyen gözlerine ne çok parlardı eskiden güneşe gerek kalmadan ha bir eksik ha bir fazla diyor dönüyor sırtını dağlara tekrar tekrar vurun tekrar, tekrar çiğneyin diyor ayaklar altında adı gönül nasıl olsa dayanıyor tüm fırtınalara... Ayvazım DENİZ |