sensizlik
sensizliğimi dinlemekteyim bir başıma
bana kulak veren tek yoldaşıma sensizliğimi anlatmaktayım sensizliğimi sessizliğinle yazmaktayım cebimde kalmış son kağıda şaşkınlığım verirken hayata tantana işçiden emekçiden arta kalan yitik kalmış bir slogan çarpar gözüme eski püskü bir çarşaf üzerinde yazılı birkaç cümle haktan emekten dem vuran sonra gökyüzüne bakarım bulutların pamuk tarlasını andırdığı mavi toprağın üzerine ekilmiş özenilerek toplanmayı bekleyen çukurova gelir aklıma ırgat çocuklar gelir sonra sonra nedense duraksarım aniden düşünmeyi bırakırım gökyüzünü sloganı tarlayı seni çocuğa gider aklım tarla ortasında sessiz ve haylaz çocuğun elindeki bilye olur susuzluktan çatlamış toprağın yarıklarına düşer düşer yuvarlanırım kedersiz hissetmekten uzak merhamet bir öksüzün bir yetimin gözyaşlarında saklıdır her baba sözünün ardından gelen sonra hiç bitmeyen acısı geçmeyen günler boğazına ilmek ilmek dizilir dizilir cellat gibi zamanın dar ağacında yatağın sehpan gecen boynuna ip olur öldürmeyen ama yaşatmayanda aynı zamanda günler geçer sessizce yanımdan sokağın uğultusuna karışan titrek sesiyle havayı narin elleriyle kemanı ağlatan ağlatan kaldırımların kirli görüntüsüne kayar gözlerim düşüncem ve sen sonra bir el uzanır cebime küçük ve ince hissettirmeden alır herşeyi zamanı çalan cepçi çocuk getirir mi acaba geri cüzdanımda ki resmini kırışmış ve de katlanmış mahremiyetin soğukta kalmış son eseri cebimde duran hayallerimi şiirlerimi sessizliğinle sardığım sensizliğimi herşeyimi sensizliğimi dinlemekteyim bir başıma bana kulak veren tek yoldaşıma sensizliğimi anlatmaktayım sensizliğimi sessizliğinle yazmaktayım cebimde kalmış son kağıda |