.....bû-yi sevdaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ar:utanma,mahcubiyet,hayâ
ar:ardı:ötesi bâr:yük,ağırlık,meyva bar:Anadolu’nun doğu ve kuzey bölgesinde, en çok Artvin ve Erzurum yörelerinde el ele tutuşularak oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu: par:çeşme par:gül bahçesi par:alev şâr:-şehir, belde, kent şar:ödül şar:gönül dar:-Darağacı dar:ev,yer,mekan,konak zâr:inleme,ağlama â zar:. İnce perde veya örtü. târ:karanlık tar: Doğu Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan bir çalgı türü. var:mevcut var:vardı:ulaştı,kavuştu nar: sarı sert bir kabukla örtülü, içinde çok sayıda kırmızımtırak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemişi. nâr:ateş har: Hor, hakir, âdi. Aşağı. hâr:kor,ateş sâr: İntikam, öç. sar:sardı:sarmaladı,kapladı kâr:Fayda, menfaat. -Bir işten, alış-verişten, bir faaliyetten elde edilen kazanç. kar:kardı:karıştırdı,yoğurdu yar:yardı:dildi parçaladı yar:uçurum
aşkın sırrına ancak sefasına talip olanlar değil cefasına amin diyenler erer.
Apansız fethetti muhkem kalemi Tarifin tasvirin ardı bu sevdâ Susturdu lisânı kırdı kalemi İffetti namûsdu ardı bu sevdâ Dünyevi hevesler aşılmaz dağdı Rahmet bulutundan lütufla yağdı Bir gün batımında sadrıma ağdı Nefisten alınan sârdı bu sevdâ Mihneti nimetle sardı bu sevdâ Dünya dediğimiz köhne meyhâne Eylerken kendine deli divane Lütuf-kâr’m kıldı şem’e pervâne Keremi kül eden hârdı bu sevdâ Ehl-i kal olana hardı bu sevdâ Ömür takviminde eksilirken gün Gözlere yaş dolar gönüle hüzün Meçhule yürürken gamlı ve üzgün Susuz sahralarda pardı bu sevdâ Mevsim-i şitâda pardı bu sevdâ Beden demlenirken bir damla suda Ecel göz kırpmadan bekler pusuda Çile hazzdır derdi ile mesûda Kâhi ateş kâhi dardı bu sevdâ Bîkese garibe dârdı bu sevdâ Sönmedikçe kalbde ümid ışığı Ayaz vurmaz ateş yakmaz âşığı Yılların bahşidir ten kırışığı Dil-i a’mâya târdı bu sevdâ Sıdk ile çalınan tardı bu sevdâ İç çeken sîneye bin ok saplanır Her geçen saniye gün hesaplanır Cemâl-i yâr ile âlem kaplanır Noksânı setreden zardı bu sevdâ Ağıttı figandı zârdı bu sevdâ Gurbet içre gurbet hasretim sıla Eşk-i çeşmim akar vermez fâsıla Birgün rücû eder herşey asıla Gülistan saklayan nârdı bu sevdâ Sabır ağacında nardı bu sevdâ Ârifler hikmetle eyler temâşâ Sadakat burcunda yer yok telâşa Adım yazılmasın bir kara taşa Mestâne olduğum şârdı bu sevdâ Gedâ-ı miskine şardı bu sevdâ Gayrı dar geliyor bu koca şehir Visâli ukbâya olsa da tehir Vuslat gelinine biçilmez mehir Muhabbet bağında bârdı bu sevdâ Düğündü halaydı bardı bu sevdâ Söküp çadırları göçümü derdim Ne varsa heybemde yağmaya verdim Gönül dergâhına yokluğu serdim Meç vurup göğsümü yardı bu sevdâ Zahiri nazarda yardı bu sevdâ Gün akşam oluyor vakit ikindi Velvelem ağıtım sükûta sindi Sîmâsız bir resim derûne indi Vehimler yurdunda kârdı bu sevdâ Zehiri bal ile kardı bu sevdâ El uzattı himmet denen kuleden Sultanlıktan öte canı kul eden Günahiyi geçmez akçe pul eden Ezeli ervâhta vardı bu sevdâ Menzili a’lâya vardı bu sevdâ Günâhi Ahmet İslamoğlu |
Gözlere yaş dolar gönüle hüzün
Meçhule yürürken gamlı ve üzgün
Susuz sahralarda pardı bu sevdâ
Mevsim-i şitâda pardı bu sevdâ
Gönül kaleminize sağlık hocam şiirli geceler
Çok güzelmiş