Yabancı
Şehir sessiz
Ya da ben sağırım, şehir bana dilsiz Küçüğüm, yetersiz Bir böcek kadar değersiz Feri sönmüş evlerin İçinde Ruhları etlerinden alınmış insan yığını Yığın yığın insan tarlası bu şehir Geceyi titretiyor horlamaları Ezanı bastırıyor sesleri Haykırıyorum ben de Sessiz ve iniltili Kalkın ahali Sayıklıyor şehir Uykusunda öldürülmüş harabe evler Harabe edilmiş evler Uykusunda öldürülüyor Ve bir an Sarıyor etrafımı çepeçevre karanlık Çağırıyor beni yine Derini olmayan siyahlık Heyulalarım var baş döndüren Sadece bir adım, gerisi yarım Bir saatim var arkamdan ağlayacak Zamanı durmuş, duvara astırılmış Çıldırtıyor zaman Ve ağlıyor duvar Ay yok, yıldız yok Bir gece vakti Etrafta kimsecikler yok Yağmur alacaklı vuruyor Sudan dolma balyozlarıyla Derme çatma çatım Eziliyor Şefkatli bir tokat yiyor çünkü Sonra Ölümün soğuk sesi rüzgârda Esiyor yüzüme iniltileri rüzgârın Etraf sessiz Yalnızım Kimsecikler yok Bir ara içimin karanlığı ilişiyor gözüme Göç rüzgârları cesaretimi okşuyor Bir adım kadar yakın uzun uyku Bir rüyaymış dünya Üç günün üçü de salgın hastalık Uyanmak anca uzun uykuyla Birden Ne sabah, ne de gece Belirsizlik yaşıyor zaman Bir ses çağlıyor kulağıma İliklerim hissedercesine Ruhum okşanıyor Bu ses ile yaş’lanıyorum Yırtılıyor alnım Ramak kalmıştı, sadece bir adım Allah’tan Yalaz, kirpiklerimi yakmıştı Ağlıyor gözlerim Utanırcasına kendinden Islanıyor toprak Yıkanıyor harabe evler ve şehir Bir eda yükseltiyorum gönlümün enginliklerinden Eda dua oluyor sonra Kabul görüyor Ve Şehir artık Fatiha Şehir artık tanıdık Muhammed İşler |