pazara sone
Kahveler ve giriler arasında çelişkili serin bir Pazar
Sonbahardan hüzünlü Kışın ortasında kıştan yorgun sanki... Uzağındayım araba seslerinin, telaşlı yüzlerin Bir kıyı semti mahallesinde varlığım Pencerimin ardında boyunu aşamadığım çam ağaçları Arasında oynadığım mezar taşları Baharı bekleyen gül fidanlarına siper Arasında bir parça mavi İstanbul’u taşıyan Serin kayıtsız bir mavi, gemileri ağırlayan Başucumda bir ev Mekruh, kırgın merdivenleri Anılarımı taşıyan Çocuk şarkılarımızı saklayan odalarında Lülelerimi bırakıp çıktığım demir kapısından Büyüdüğüm bahçesinde yok şimdi çay saatleri Hatıralar var Ayşegül’ün mavi gözlerinde Plastik ellerinde Küçük beyaz ayakkabılarında Yara izlerimin kankası Dizlerimde, tüm kalp yaralarından değerli Yedinin üzerinden geçti onyedi Sayamadığım kadar kedim Bir kaç köpeğim Ve bir karga yavrum üç gün sonra yenik düşen sevgime Gülümseyişim yüzümde hala Rengarenk benim kabuğum... Tavşanı geçemeyen kaplumbağın sırrına ortak... Hala sana aitim benim ateş böcekli çoculuğum... Eskiden taşımazdım pazarın hüznünü Ermezdi aklım romantiklerin Pazar eklerine Büyüyünce eriyormuş Farkında olmadan gönül bez bebeklerden başka şeyleri arıyormuş Tarif edemediği, belkide hala aklı ermediği... Kim bilir boşuna beklediği... Hayat başka şeyler öğretir oluyormuş kimi senden çok uzakta, kimi dünümde saklı Bir parça belki bugünümde Aklım ermesin, ne çıkarki Anladımki bu Pazar, sokağıma bakınca uzun uzadıya Vurunca yüzüme geçmişten pir parça rüzgar Anladım ki, benim sahibimin yine sensin... Bakıyorum aynama Renklerin gözlerimdeki Renklerin saçlarımdaki Senin renklerin avuçlarımdaki Yine senin renklerin benim yüreğimdeki Nes, ocak 08 |
Renklerin gözlerimdeki
Renklerin saçlarımdaki
Senin renklerin avuçlarımdaki
Yine senin renklerin benim yüreğimdeki
ÇOK HARİKA
KUTLARIM