Hüzün Kâinatı
Sanma, zaman aktıkça sancılarım dinmekte
Yokluğun, her zerreme perde perde inmekte Nereden bileceksin hasretin hiddetini Beni yerle bir eden depremin şiddetini Bakışım ürperiyor, sensizlik dokundukça Yaralı bir tebessüm, yanağıma kondukça Yüreğim kuş misali kafesinde çaresiz Öyle garip, tutuklu, öyle masum ve sessiz Kırıldı tüm kabuklar, yaralar kanamakta Düşlerim can veriyor, sahipsiz bir hamakta Nefesimde mayınlar patladı, patlayacak Göğsüm orta yerinden çatladı, çatlayacak Kapılar birer birer yüzüme kapanıyor Yüzüm avuçlarımda cayır cayır yanıyor Kimsesizim, hederim, ruhum çöl kadar kurak Tek bir damla mutluluk, yıldızlar kadar ırak Keder yüklü gemiler limanıma varmakta Güneş kayıp, ay firar, gökyüzü kararmakta Gözlerimin önünden kayıp gidiyor yüzün Sonrası kapkaranlık, sonrası katran hüzün Çırpınıyor gülüşüm, yerin en dip katında Tarumarım, viranım, hüzün kâinatında Dallarım kırık dökük, yorgun, bitkin, bedenim İnan, yaşamak için kalmadı tek nedenim Buruk bir güz mevsimi öpüyor gözlerimi Sarı, solgun yapraklar örtüyor üzerimi Kış biter, bahar gelir, aşk geçer sanma sakın Sen yoksan, umut yoksa, bil ki kıyamet yakın S.U. Serkan Uçar 06.06.2014 |