Toprak Tohum ve Ben
Gözlerimde yaktım el değmemiş sırlarımı
Gözlerim ki olmuştu yüreğim, yüreğim âmâ! Zemine çivilenmişti ayak bileğim, ayağım tutsak! Çan kulesinde tiz sesler ve alçaktan uçan ürkek kuşlar Hayatın neresinde bizi bekler? Gökte kuş eksik, kanat sesi de yok, tüy de Güneş suya düşmüş, su parlıyor Bulut bundan habersiz ıslak ıslak yüzüme akıyor Bahar mı geldi yoksa? Neden bakire çiçekler renk renk gülücük dağıtıyor... Toprağın sinesinde kıpırtılar görüyorum Yeni bir can müjdesi var sanıyorum Toprak tohuma gebe, sevinç sancılı Dayan acıya ey toprak, Bu dünyaya prematüre bir can daha geliyor Çatlamış yüzünde gökkuşağı dans edecek Yemyeşil bir cennette, gözlerin yeşil bakacak!.. Taş taşla yere mıhlanıyor, sen görmesen de Karınca yuvasından kaçmaya çalışıyor Yüzler yüzlere bakıyor, toprak göğe çivi çakıyor Yüz yüze bakmaktan yüzler eskiyor Kin ve nefret karşılıksız kalıyor, kaşlar çatılıyor Umudu tükenen yolcu, başka bir limana yol alıyor. Deniz kendi dalgasıyla dövüşüyor Ben, başımın üstündeki yabancı ellerle Kalbimde cam kırıkları, yaram kanıyor Yaram kanıyor ey toprak, şaşkınlık içindeyim! Tohumun hâlâ gelmedi, hâlâ doğuramadın içindeki canı Karışık duygular sabrımı zorluyor Dünyaya gelenleri seviyorum Ki, sevmek boynumun borcu Herkese, her canlıya hoş geldiniz de diyorum Lâkin Dilim varmıyor yüzlere baka baka yalan söylemeye Çaresizliğin kuyusundayım, anlayın beni! Zincirler yüreğimi acıtıyor Veda daha kolayıma geliyor Hadi bana eyvallah!.. Rukiye Çelik 3 Haziran 2014/ANKARA |
halil_ tarafından 6/3/2014 9:28:33 PM zamanında düzenlenmiştir.