bir sabah
ben sürmesem de merhemini
hayat şifalı düşler bırakmış uykularıma daha bir az uyanıyor’sam sana budur sebebi yoksa razıydım bir ömür yangınlarına keşke böyle olmasaydı diyor bir yanım güzeldi seni özlemek belki seni sevmekten daha güzel ama fazlaca ıslandığım yağmurların sonbahar yaprakları gibi sürüklemiş içimden söküp atmaya kıyamadığım senli izleri şimdilerde başımı yastığa koyduğumda uyku ateşli bir sevgili gibi bana susamış susuzluk gibi annemin kolları gibi kundaklıyor koynunda bir bakıyorum sabah olmuş ve ben simitçinin yollarını gözlüyorum her şey öyle normal ki sanki hiç sevmedim seni sanki ben değildim bir zamanlar geceyi gündüze katıp acıyı çoğaltan oysa odamın duvarları şahittir uçları körelmiş kalemler köşe lambamın mutsuz ışığı şahittir ne çok şiir yazdım sana seni anlatmayan sen yoktun ki ben hep seni bekleyen beni yazdım anlattıkça acıdım kendime okşadım saçlarımı hatta taradım uzun uzun kenarına resmini iliştirdiğim aynada seni değil beni gördüm her gün değişiyordu sima’m sana benziyordum mevsimler hızlandı sonra takvimden dün mü düştü bu gün mü derken bir sabah gözlerim pembe duvarlara açıldı oysa hep gri zannederdim meğer bildiğim pembeymiş hani çocukken pek sevdiğim pamuk helva rengi perdeler’imde küçük çiçekler varmış ve yağmur duralı çok olmuş simitçinin geçme saati... |