her asrın menkıbesi
her daim menkıbe olmaya muktedirdi, aşk
lakin lafzı meşk değil hasretti vuslatına erenler toz olup gitti kalanlar ise meçhul bi çare olup beklemekli mevzu dudakların lal kesildiği an ile canda aranan dermanın olmayışından yaşamakla yükümlü kader olunca düşünceler top yekün arafta elbet tarifine denk olur mu bilmem amma birini ona yazılı şiirler içinde bekleyip sazın dertli tellerinde gezinerek, hayal mahpushanesinde yaşamak pekde çekilir değil hele arzular bakışları ile hali yek pare eden sevgiliye olunca... ihtiyarlamış dalların dökülen yaprağı gibi gözlerin arayarak eskiyen bakışlarında gözyaşının deryasına kavuşmadan geçecek, bir günün manası ne denli yanlış ise bu halin yaşadığını söylemekte aynı yarin olmadığı yerde yokluğun soluğunu ciğerinde hasret hançeri olup saplandığı hissederek ebedi göç günün beklemektir, bu nitekim bu bekleyişe de o gün aşk denir çünkü aşık aşkı da götürür ve geçmişi ile menkıbe olup geleceğe tozlanan sayfalara mürekkep olup sürülür |