Yabancı
Bütün uzun yolların yorgunluğunu sırtlandım. Suskunluğu da peşime takılmış, hafif hafif iç çekişlere karanlık odalar çizip, avaz avaz bağırıyorum.
Başıboş özlemlerime, İstanbul kadar keşmekeş, Ankara kadar ciddi, İzmir kadar gülümseten adımların bocalamalarıyla… Aslında kendi içinde yenik, yağmurlu bir vakit gibi… Taptaze diye termosta satılan çaya, o damarı tutup da kurulan hayalle, binbir hevesle uzanıp, sonunda bile bile lades diyorum. O çaylar hiç mi taze olmadı?… Yeşil ışığı son saniyeyle kaçırıp, dakikalarca kırmızı ışığın gözüne bakan yayalar gibiyim. İstiklali gezen turistler kadar o şehirli, cebinde dönüş bileti olanlar kadar turistim. Bir kahve içimlik ömrün içerisinde, adını bilmediğim sokaklar… Bizler hep kayboluruz. Kendi sessizliğimizde… |