tasviri benim...
hiç bir yanı ile beşeri olmayan bir sukutun
tasviri gerekir ise işte o benim... müsterih bir yalnızlığın kent adamı kılındığında gölge misali görünsem de farkında olunmayan belki fikirlerim ile devirler öncesine ait olsam da bu devrin beşeriyetine zuhur etmiş biriyim şehrin yaşam kaidelerine inat saatlerin gün kavramına denk düştüğünü unutmuş takvimi derdimin sefer tası imişçesine sadece hasret lokmasını yutkunup çift kişilik masalara hayal ile oturarak sukutun derin muhabbetinde ki tebessümlerim ile meczupluğa yakın bir özne olmuş benliğimi satırların, gece mehtabında dizginlemekteyim sokakların yorgun teninde ki gece uykusundan alelade adımlarım ile geçerek garbın eksilen soluğunda o terkin tekerrürünü anımsadığım için benim hem kim bilecek ki işin aslını, vakur olmayan o gidişin valizinden düşürdüğü tek eşyanın mana bulduğu kelam olduğu için beşeri olmayan o sukutun benim olduğumu... |