Şehri ElazizVakti zamanım doldu sana döndüm evvel ahir Benim ben o harında yaktığın çocuk ruhlu şair Bakıyorum hala bitmemiş davamız inançlara dair Alıp veremediğin benle nedir ey şehri El-Aziz? Baş edemedim senle bir zamanlar küçücük yumruklarla Şimdi yüreğim kocaman olsa da dönüyorum y/aralarla Yollarına seriliyken bedenim peltek paytak ilk adımlarla Köşe bucak saklıydı sevdalarım kurduğun tuzaklarla Her kır yağdığında baş tacı etmedim mi seni? Şüşnaz yokuşu Hıntolar, kayabaşında ser verdim daha gün erken Köşk sokağı renk sinemasına gençliğin ilk filmiyle kol kola giderken Sayende yeni cami önünde yuvasız kuşları oynadım dolmuş beklerken Yoğurt satarak kış günü talebe harçlığımı seninle kazanmadım mı? Hani istasyon caddesinde ellerimde ağır Ağa tespihi zulamda sustalı kabaca Zengin züppelere kitapsız cümlelerle vurdum da sen gülmüştün hoyratça Kardeşim Burhan’la okul çıkışı zemheride dost ararken umutsuzca Sen biz evsizleri yürekli dostlarla tanıştırmadın mı? Buzul yüreğimi tarhanaya sattım sitemle köşe başı çorbacıda Taş plak sevdalısıyım harçlığım tükendi elliler çarşısında Volta’ya müsait Gazi caddesiyle övünürsün işgal altında Mektep çıkışı beş parasız kar diz boyu şubat karanlığında Ay rehberim ışıldar Harput’un yokuşuna y/ayan vurmadım mı? Şimdi söyle bana ey evliyalar diyarı şehri El-Aziz Simidi yirmi beş kuruşluk, çayı bulaşık olana s/atılır mı insan? Yaz geldiğinde insanlar tadarken dondurmayı limonlu, vişneli Karsambaçla serinletirim kör buzluğunda yüreğimi pekmezli Babamın ya Sümer bank ayakkabısına razı olurdum kırk ikili Ya da meşhur naylon sandaletlerini giyerdim şartsız An/kara lastikli Bir kez bile ayağıma uygun potin giyemediğimi bilir misin? Sevabına doyurduğunda evliyalar dem vurdun kibir-i gururdan Seni geçmişi kirli şehir nüsvettesi seni hadi oradan Söylesene İstanbul kadar büyük müsün bana kol kanat açan? Zalimliğin bile aynı onunla bire bir taklit ediyorsun utanmadan Kır yağdığında saçlarıma kalemim seni hep yazmadı mı? Hiç olmazsa ekmek karşılığı emek satın alıyor şehri sultan Kartaldan ötede selviler altında yerim sessiz güz/el bir mekân Yinede ne vakit sana dair serzenişte olursa ufaktan çalım atan Donar kanım titrer bedenim siperinim garbı afaktan Oysa her pusular kurduğunda asılmaya gelmedim mi sende? Dar kapım açık senli zamanların yolculuğuna Ve ansızın kara sevdan düştükçe od gibi aklıma Verdiğin kara erik Çağalayı kokusuyla sardım bağrıma Ki sanma habersiz çekip gidişin gitmedi ağırıma? Şimdi söyle bana ey evliyalar diyarı şehri El-Aziz Simidi yirmi beş kuruşluk, çayı bulaşık olana s/atılır mı insan? |
Şimdi söyle bana ey evliyalar diyarı şehri El-Aziz
Simidi yirmi beş kuruşluk, çayı bulaşık olana s/atılır mı insan ?
Dost kalemi okumanın hazzı ile;
Yürekten alkışlıyorum;Kalemin susmasın
_______________________________________Saygılar