ÖMRÜN DURULANIŞI GİBİDİR ÖLÜM
Voltasını yere atıp avuçlayan ölüm
Ses vermez, kapıyı çalmadan girer Davetsiz bir misafir gibidir Kutlu bir davet ile ferman buyurur Gidiş O sultanlar sultanınadır çünkü Yoklar sol yanı, elması arar Kömürleşmiş taşı çevirir elinde sonra Bazen huzurlu bir gülümseme Bazen de acı bir yutkunuş bırakır yüzlerde Ölüm dost gibidir , yalnızlığı sevmez Alınan nefesi, nefeslerine katarak Bir tutam tuz atar yemeğe Yada şeker serpiştirir yüreğe Yüreğin atışları ,kum saatindeki tükeniş gibi Soluklar bu saatin tanecikleri İz bırakmaz, profosyonel bir cinayet gibi Peşine düşmez kimse , Korkar ,gölge bile Adresi şaşmaz, götürür her zamanki yerine Hayır ve günahı serpiştirir kabre Yağmuru eler, elek elek üzerine Taşları çatlatarak yeşerir tohumlar ahirete Ölüm, ömrün durulanması gibi toprak altında Göklerdeki uyanış kokusunu duyarak Tatlı bir ses ile çağrılarak Dünya yükünü omuzlarından kaldırarak Beşiği sallanan oyuncakları bir kenara atıp Nuhun gemisine kendini nefes nefese atmaktı Yolun yolcusu olup bu aşk kervanına katılmaktı |