Masallar Küçükken Büyürdü
aldırma...
göğsün delindikçe maganda yapımı kumdan mermiler ile havada çarpışanlardan can kopar yorulmadan matarası dolu defansif bir askersin sen çanakkalem ey susma... mavilerini kırmızı zannedenler olacak elbet kalelerinin yıpranmışlığına sevinenler oysa maketinin sularına yakınlığı yeter artar daha nusretin ey görme... bu sokaklar senin değil, üçyüz suratlı irin bir anlık emanet işte keskin rakı kokulu pürüz düştü düşecek olan sadece keş inatlar sen düşmezsin ey yıkma... tabularmız var henüz yosun kokularının altında saklı seyidimiz var, elinin hamuru taşı, ekmek eden harcı adamın onun ardında görünen haşmetli kilitbahirindir ey gülme... her güne sığacak kadar gam kaldı elimizde basıyorken toprağına dile gelir akif’in elinde gem titrer açılan göğsümüzden havalanan serçelerin yüreği kartal kanatlıdır ey küsme... senden liyakat madalyası dilenemez zamanımda hiç kimse kusurum isminedir, argonun patikasına keçileri kaçırdığımda geçti o göğsü gürz eden felsefe yüreği aynalım ey korkma demeye elim varmıyor sana, kork dese de yarım akıllı, kalanını alır muamma eyy şair uyan sende masallar gerçek değil halâ Beyaz bayraklı bir çok gemi bağladım maviyi umut bilen limanlara. Henüz büyümemiş kocaman bir el kesti halatını, gülümsedim.... Nedeni heves olan çarpışmalar taşırken kıyıya eski kürekli sandallar, hurdaya çıkmış bir diğerinin ardında saklanıyordu kocaman elli ufaklık, biliyordum. Devekuşundan emanet almıştı görünen yerlerini belli ki, kördü toprağını tanımayan gözleri..... Saymadım bu kaçıncı gemi açıklarda gözden kaybettiğim. Önemli de değildi..Gemileri ağaçtan yapmıyordum çünkü , kağıtlar benim için değerliydi. Geriye ayçiçeği bakışlarım kalırdı her defasında. Sanırım gemileri kaybetmem güneşe bakmamdandı... Oysa kaldırsaydı kafasını çocuk, güneşin uydusunada şans verdiğini görecekti. O zaman güneş olmak elbet aklına gelecekti |