hece ben - şiir sen- acı biz -hayat hepimizaklıma giydirilmiş kendimden bağımsız ütopyalar öldürdü beni...! şizofren tutulma benimki yaşadığım tüm güzelliklerden sonra yaşayacaklarımın aynı güzelliklerde kalacağını sanıyorum buda benim ruhumu çelimsiz kılıyor hayata karşı ... aşırı dozda aldığım aşkın her bağımlı gibi sadece beni rahatlatmasını bekliyorum ama gerçek acının hissedilmesi gibi sonunda kuytu bir terkin umursamazlığında ölüyor insan ve yalnızlığın topladığı cemaatin kıldığı namazla fedakarlık mezarlığına def ediliyorsun biliyorum kavranması gereken çocuk uysalı bir umut hep var alışılmış yitirmelerden arta kalan mutlaka bir olgunluk kalıyor insana üzerime geçirdiğim şiirlerden yamalı boşluklarım yeri geliyor hiç tanımadığım bir hevesle dolup taşıyor hecelerin başkaldıran seslerinde bazende ölü duygular içiyorum hepimizin var olduğu bir vakitte ve palyaço kendimi uyandırıp yağmurlu yüzümü uyutuyorum sessizlik demleyen gecenin kabrinde aklıma takılan çokta sorular yoktur bunun nedeni vicdanımı kullanarak sorgularım suçun faili meçhul halini cevaplar doğrudur bazen duygunun cinayetini hiç tanımadığım biri işlemiştir bazende en iyi tanıdığım kişi ve elimin ayağımın kesildiği anda ise duyguyu hesapsızca katledenin kendim olduğumu teşhis ederim ... farkındamısınız potansiyel birer hayat öldürücüyüz ucu yanık mektupların en saf yerinde bağrına basar aşkla bizi biz yaktığımız gemilerle dumana boğarız yaşımın hücrelerini elle tutulur gözle görülür bir varlık değildir hayat kendi sözlüğümüze kendi dilimize kendi biçimimize zorla sokulmuş bir hayal ürünüdür belki vardır belkide yok hangimiz gördük hayatın ihanetini yada yüreğe sevgi gibi girip içinde ne varsa ne yoksa talan edip gittiğini mükemmel tasvir ederiz hayatı hepimizin bir bakış açısı var her birimizin ayrı bedduada farklı saldırması vardır yaşama ben kendimden çıktığım yolun bittiği kayıplar kentinden biliyorum içimde saplantılı bir hayatı büyütüp sonrada büyüyen haline lanet okuyorum hayatın bana verdiklerinin kıymetini anlayamayacak kadar sığ olduğumu görünce bu kez pişmanlıklar uçurumundan atıyorum elimde kalan son kimliksiz hayallerimi ... başı bozuk sessizliğim önyargı oluşturmuyor kelimeler mahkum olunca dilin karantina altı mahseninde kimseyi germiyor kimseyi acıtmıyor sözlerim ki bazen o kadar hak ediyorum ki bağıra çağıra devrim yaparcasına aklamayı hayatı ama sonra çekiliyorum toplumun uykulu gözlerine ve sayıklıyorum kendimde tecrit altı tuttuğum yanlışları evet birde aşk var unutulmaz travmalarım yapay geçmişten kalıbını almış düşlere geçiş merasimi kurulacak hayallerin yegane teşiri evet birde aşk var bizim her bitiş gazelinde elimizi kulağımıza koyarak küfürler savurduğumuz zavallı halbuki irademizi kaybettiğimiz mevsimlerden bi haber aklımızın bütün ispatlarından uzak tamamen yüreğin kovuşturmasıyla hareket etiğimiz zaman dilimi yani kendimizi yitirdiğimiz en garip denklemler dönemi pencere buğusunda bir ırmak gibi salınan damlalar bir yerde kesişir ve vuslatın son bulduğu vaktin erişilmez mutluluğudur bu bir aşk olabilir mi? çıkalım dışarıya ayın denize sevdasında buluşalım bakın ne görüyorsunuz ortada bulutta olsa yağmurda olsa karda olsa incecik bir elle ayın yakamozu denizin sularındaki saçlarına ulaşır ulaşır doğanın aşk tanrıları mutlaka...! görmezden gelemem işte ben aşkı cansız olarak tasvir ettiklerim kadar aşkı tasvir edemem ve bu benim aynanın karşısında yıkıldığım andır olanaklar vardır son bir ölüm bilirim ki aşkta ölüm çok ama çok sıcaktır adam olana korkmam yanılırım sadece sorgulamam saklamadan söylerim sadece sadece severim onuda aklım almaz söyleyemem ona nasıl sevdim nasıl sevdim bilsen seni...! kalırım oracıkta düşünür bulamam bulduklarımda yetişmez anlatmaya ve sadece severim sahip çıkarak hemde delicesine ... şiirin arasına doldurduğum tütün aç kalan duygularımı bastırıyor ben şairlik mertebesine ulaştığımı görmek için bazen kendimle düşüyorum kaybolmalara imgeler bağıran sözcükleri aklımın tavan arasında buluyorum yok şair değilim ben kelimelere üşüdüklerinde bir kaç giysi giydiren acıktıklarında bir parça lokmayla doyuran meczup bir kalemim çarkı kırılan dişlilere kapıldığında yüreğim idareten mavilik taktılar göğüs boşluğuma kirpiklerimin ucunda baktığım her ana resimler çizen bir kadın var saçlarımın rüzgarı felaketler ağlamış anamın elleri yok şair değilim ben gerçeğin tespitinde uyduruk masallarla kandırılmış düşkünüm ayaklarımın her bastığımda toprağa nasılda özgürlüğü çığlıklara açtığını iyi bilirim aşkı beceremediğim başımı dizlerimin arasına aldığım yıkılmalarda yokluğunu ölümler dağına çizdiğim sureti sararım tütün kağıdına ben içime çektikçe kokusundan dumanı griler kaybolur ciğerlerime asılmaya giderken zafer şarkıları söyleyen gülümsemeli bir devrimci gönderirim yok şair değilim ben Dicle ve Fırat arası serinliğim Zigana geçidinden geçen bir yolculuk Ege sahillerine vuran ve hayalleri içinde kalmış şişeyim ben hep istenen ama yapılamayan uzun bir otobüs yolculuğunda sevgilisinin elini tutamamış adamın ölü sesiyim şimdi şarapnel patlaması vuruyor duvarlarıma birazdan gecenin karanlığını çiğneyecek sol yanım ardından somut bir hayatın soyut yerinde bitecek karalamalar ... gelgelelim hep son gördüğüm gereksiz rüyanın etkisinde kalıyorum ondan öncekilerin bana getirdiği sevgiliyi dostluğu paylaşımı hayatı unutuyorum aklımın alamadığı kapasitesiz duruşla nerede suya sırt üstü yatmış düşlerim ve üzerine sevgilinin gözlerinden yağan yağmur nerede hayatımı çocuk dilinden anlayan karamsar olmak için erken pişmanlıklar için ağıt yakmak gereksiz ölen umutlara yas tutmak içinse geç...! dosdoğru yaşadığımı biliyorum kendimden emin yanlışlar ve doğrularla bakıyorum hayata geri çekilmek ya korkunun belirtisi yada farkında olmadan kendimi yok etmek en iyisi hayatın bahşettiği yeteneği , umudu , var oluşu , aşkı mutluluğu , yalnızlığı , susmaları , ağlamaları , gülmeleri yarınları ,bugünleri , dünleri ve içime doldurabildiğim kadar doldurduğum vicdanımı aklıma, yüreğime , ruhuma, bilincime, azat etmek içimden geldiği gibi değil erdemli ve hür yaşamalıyım ömür denen sevgiliyi ... bana tekrar şiir solumayı hatırlatan ve şiirlere dönmemi sağlayan dostlar...ne büyüksünüz...! ve karınca yükünü çok sever ağırlığına rağmen ve çocuk oynamayı çok sever muhtemel ağlamalara rağmen ve insan yaşamayı çok sever bazen acılar çekmesine rağmen ve ve ben seni insanların kaybettiklerinde severim sonunda kavuşamayacağımı bilmeme rağmen...! şiir hayattır anladım... |