Öksüz Kasım
Hazanın öksüz güz/eliydi kasım,
Düz soluk çizmişti dudağına tülden. Gonca güle her bakışında yağmurluydu gözleri, Yoksa yüreğine diken batışından mı acep. Habire mektupları boğuyordu posta kutumda, Sebebi okuyamam olsa gerek. Yada içinde sen olduğundan mı gerçekse korkular, Ey ortak iniltilerin çocuğu öksüz kasım. Rakı nefesinden değil ki elindeki nameye titremesi, Tüyü bitmemiş şakakları kır kesmiş ehli ulağın. Boğaziçini çekerken ince belliden yudumla gözlerin, Dalgalarına hece işliyor maviden pejmude balıkçılar. Şimdi aylardan kasım mevsim ise hüzn-ü hazan, Yüreğini asıyor sarı sonbahar sisle hisarına Rumeli’nin. En tepesinde yedililerinle Çamlıca’da baharda, Biz yokuz derken yarım ağızla nasılda buldum ansızın. İç güveyiydin halicin san/dalında kız kurunla kasıla kasıla, Yinede her yeşerdiğinde öksüzlüğün unutamadın sen. Mevsimlerin beş/incisi yılına sevdalı kara zemherisin, Kehanet senden yana öksüzlüğün bahane . Rüzgâr bile başka esiyorken öksürükçe neden/siz, Sanırsın azılı bir katili zamane yokluğumuzun. Ve gururuna yenikçe hayata atılırken adım adım, Öksüzlüğün kaldırımlarında yitiyorum geceyi içince. Dönüyorum geçmişten kalma artık uykularla, Uğurlanmak için sessiz buseyle yağmadan günahlarım. Peşine dö/külsem akrebin zehriyle zaman takviminden, Ve kapansa beyaz perdeyle birlikte gözlerim. Sana gül/üşlerimi gön/deriyorum kabullen/mesende, Günü birlik aylara inat karanfil kokan kalemimden. |